Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/1406 E. 2018/15057 K. 29.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1406
KARAR NO : 2018/15057
KARAR TARİHİ : 29.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’in maliki olduğu 178 ada 4, 167 ada 38 ve 167 ada 39 parsel sayılı taşınmazlarını ara malik üzerinden davalı çocukları … ve ….’e satış göstererek temlik ettiğini, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakanın mirasçıları adına payları oranında tescilini, yargılama sırasında 11.11.2015 tarihli dilekçesi ile talebini daraltarak miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Dahili davacılar, açılan davaya muvafakat ettiklerini beyan etmişlerdir.
Davalılar, muvazaa iddiasının yersiz olduğunu, mirasbırakanın dava konusu taşınmazları 3. kişiye sattığını öğrendiklerinde bedeli karşılığında geri aldıklarını, baba malı olması nedeniyle başkasının kullanmasını istemediklerini, satışların gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalılar vekilinin 11.11.2015 tarihli duruşmaya mesleki mazereti nedeniyle katılamayacağına ilişkin mazeret dilekçesi sunduğu, anılan celse davalılar vekilinin mazeretinin kabul edilip yargılamaya devam edildiği ve davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. .
Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır. 6100 Sayılı Hukuk muhakemeleri Kanunu 184. maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Kabule görede; davacı … dava dilekçesinde çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile tüm mirasçılar adına payları oranında tescilini istemiş ise de; 11.11.2015 tarihli dilekçesi ile talebini daraltarak miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında mirasçılar…, …, … ve … davaya muvafakat vermiştir. Ne var ki anılan mirasçılar tarafından usulüne uygun açılmış bir dava bulunmamaktadır. Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi gözetilmeksizin ( talep aşılarak ) davaya muvafakat veren mirasçılar adına da pay tesciline karar verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, HMK’nın 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra taleple bağlılık kuralı da gözönünde tutularak bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.