Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/13810 E. 2019/6154 K. 02.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13810
KARAR NO : 2019/6154
KARAR TARİHİ : 02.12.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları …’un 2032 parsel sayılı taşınmazını gelini olan davalı …’a temlik ettiğini, devrin kız çocuklarından mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişler, aşamada taleplerini tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline olmadığı takdirde tenkisine şeklinde daraltmışlardır.
Davalı, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, eşiyle birlikte taşınmazı onarıp üzerine 1 kat yaptıklarını, mirasbırakanla ölene kadar aynı evde oturduklarını ve tüm bakımını kendisinin yaptığını, davacıların mirasbırakanla hiç ilgilenmediklerini, mirasbırakanın başkaca taşınmazları da olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece “… Davaya katılmayan mirasçı …’un olurunun alınması ya da miras şirketine TMK’nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekir. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklandığı şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar
verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’un 2032 parsel sayılı taşınmazı 17.09.1997 tarihinde oğlu …’nın eşi olan gelini …’ye satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 25.09.2010 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak çocukları …,… ve …’in kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Böyle bir durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan, gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Ancak semenin, bir başka ifade ile malın bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinde kuşku yoktur.
Ayrıca, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK’nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olayda, davalı mirasbırakana baktığını ve taşınmaz bedelinin bir kısmını altınları ile ödediğini savunmuştur. Dinlenen davacı tanıkları mirasbırakana davalı tarafından bakıldığını doğruladıkları gibi temliğin muvazaalı olduğu hususunda da bir beyanda bulunmamışlardır. Davalı tanıklarından …ve …ise dava konusu taşınmazın alımı için davalının altınlarını mirasbırakana verdiğini beyan etmişlerdir. Anılan durumun, aksi kabul edilse bile malın bedelinin mutlaka para olmasının şart olmadığı, belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, davacılar temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlamış değildir.
Hal böyle olunca, değinilen olgular ve yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davacıların iddialarını HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri gereği kanıtlayamadıkları gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02/12/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar; muris …’nin 2032 parsel sayılı ( 1720 m2 kerpiç ev, ahır, samanlık ve arsası) taşınmazını kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla 17.09.1997 tarihinde muvazaalı olarak davalı gelinine ( tek oğlu …’nın eşi) temlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Davacı, murisin asıl irade ve amacının tespiti için delil listesinde bildirdiği dosyalara da dayanmıştır. Bu dosyaların (Yargıtay 1.H.D.’nin 2019/3515 Esas, 2017/5541 Esas, 2016/13807 Esas sayılı dosyalar) kül halinde incelenmesi ile; murisin 2889 parsel sayılı taşınmazını 18.11. 2005 tarihinde davalı gelini …’nin akrabası …’e satış suretiyle, yine maliki olduğu 1050, 1277, 1685 ve 1719 parsel sayılı taşınmazlarını dava dışı Mehmet’e onun da 02.12.1997 tarihinde oğlu …’ya, …’nın da 1050 ve 1277 parsel sayılı taşınmazları …’nın bacanağının iş ortağı Kamil’e sattığı, yine murisin 2645 parsel sayılı taşınmazını oğlu …’nın damadı Yasin’e 17.10.2010 tarihinde temlik ettiği tüm bu taşınmazlar için açılan davaların kabulle sonuçlandığı anlaşılmıştır. Kabulle sonuçlanan tüm bu dosyaların ortak gerekçeleri murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığı, kız çocuklarından mal kaçırmak için tüm malvarlığını oğlu …’ya devretmek amacıyla mütemadiyen … ve eşi davalı …’nin akrabalarına temlikler yaptığı subut bulmuştur.
Dosya içeriği ve toplanan tüm delillerden, murisin gelinine yaptığı temlikin de muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan işlem satıştır. Muris ölünceye kadar bakma akdi yapmamıştır. Davalı ve eşi ölene kadar murisle yaşamışlar, onun mal varlığını dilediklerince kullanmışlar, karşılığını fazlasıyla almışlardır.
Mahkemenin kabul kararı doğrudur. Hüküm onanmalıdır. Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.