Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/13656 E. 2019/3004 K. 15.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13656
KARAR NO : 2019/3004
KARAR TARİHİ : 15.05.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Davacı, … ada … parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümün 161.000.TL bedelle devri konusunda davalı ile anlaştıklarını, 61.000.TL’nin 05.05.2015 tarihide hesabına havale edildiğini, kalan satış bedelinin ise devir işlemi yapılırken ödeneceğinin kararlaştırıldığını ancak bu bedelin ödenmediğini, davalının iradesini hileyle sakatladığını ileri sürerek taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline, mümkün olmaması halinde 100.000.TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 116.000-TL satış bedeli üzerinden anlaştıklarını ve bu bedeli davacıya ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının, resmi satış bedeli dışında bir bedel üzerinde anlaşılarak taşınmazın satıldığı iddiasını aynı kuvvette geçerli bir delille ispatlaması gerektiği gerekçesi ile resmi akitte yazan değer üzerinden davanın kısmen kabulüne ve 500-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; davacı, dava konusu taşınmazı 06.08.2015 tarihinde 61.500-TL bedelle davalıya devretmiş olup temlikin iradi olduğu ancak uyuşmazlığın satış bedelinden kaynaklandığı açık olduğuna göre tapu iptal ve tescil isteminin reddedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır.
Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir.
Kapsam yönünden, ikrar, çekişmeli olan maddi vakıanın tamamını veya belli bir kesimini kapsayabilir. İlkinde tam, ikincisinde ise kısmi ikrar söz konusudur.
İçeriği itibariyle ikrar ya basit (adi), ya vasıflı (mevsuf) ya da bileşik (mürekkep, karmaşık) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli inkâr da denilmektedir.
Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz.
Vasıflı ikrarda karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Örneğin; davalı, davacıdan 1000 TL aldığını ikrar eder, fakat bu parayı ödünç olarak değil, hibe olarak aldığını bildirmesi halinde olduğu gibi, vasıflı ikrar bölünemeyeceğinden, davacı iddiasını, yani parayı ödünç olarak verdiğini kanıtlamalıdır.
Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.
Bağlantılı bileşik ikrarda bulunan taraf, diğer tarafın ileri sürdüğü vakıayı ikrar eder, fakat ikrarına bu vakıadan çıkan hukuki sonucu hükümden düşüren ve bu vakıanın doğumu ile ilgili bulunmayan başka bir vakıa ileri sürer. Bu durumda ikrarın bölünebileceği, dolayısıyla ispat yükünün davalıya düşeceği kabul edilmektedir.
Somut olay gelince; her ne kadar resmi akitte yazan satış bedeli 61.500-TL ise de davalı cevap dilekçesinde ve aşamadaki beyanlarında satış bedelinin 116.000-TL olduğunu ve bu bedeli ödediğini belirtmiştir. Bu durumda, davalının satış bedelini ödediği yönündeki savunmasını yasal delillerle ispatlaması gerekir. Dosya kapsamından; ispat yükünü üzerine alan davalının savunmasını yasal delillerle ispatlayamadığı açıktır.
Hal böyle olunca, davalının kabulünde olan 116.000-TL’den resmi akitte yazan 61.500-TLnin mahsubu ile kalan bedele hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının bu yöne değinen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.