Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/13285 E. 2019/5545 K. 31.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/13285
KARAR NO : 2019/5545
KARAR TARİHİ : 31.10.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacılar, 8 parsel sayılı taşınmazdaki kargir evin mirasbırakanları …adına kayıtlı iken ölümü ile mirasçılarına intikal ettiğini, mirasçıların da paylarını anneleri …ye temlik ettiklerini, daha sonra …nin taşınmazın çıplak mülkiyetini muvazaalı olarak kızı olan davalı …’a satış suretiyle devrettiğini, maddi dururmu iyi olan mirasbırakanın taşınmazı bağış amacıyla temlik ettiğini ileri sürerek diğer mirasçı … adına terekeye temsilci atanması için dava açmaları konusunda kendilerine yetki verilmesi ile tapu kaydının iptaline ve miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, babaları …öldükten sonra kardeşleri … ve …’ın kendisini yanlarına çağırarak annelerine baktığı için taşınmazı sen al dediklerini, …’ye 1 milyar para ile 25 gram bilezik, Duran’a ise 600 TL vererek paylarını satın aldığını ve feragat sözleşmesi düzenlenildiğini, ancak sözleşmenin taşınmazı anneleri almış gibi hazırlandığını, mirasbırakana 1984 yılından 2014 yılına kadar kendisinin baktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan…’nin 8 parsel sayılı taşınmazda yer alan bir katlı kargir evinin çıplak mülkiyetini 18.05.2001 tarih ve 4873 yevmiye numaralı resmi senet ile kızı olan …’ye temlik ettiği, Feruze’nin 23.01.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları … ve … ile ölü oğlu…ın kızı…, ölü oğlu …’nin çocukları …, …ve …nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK’nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olayda, dinlenen davacılar tanıkları temlikin muvazaalı olduğu yönünde bir beyanda bulunmadıkları gibi davacılar tarafından mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir somut bir neden de ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla, davacılar temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlamış değillerdir.
Hal böyle olunca, davacıların iddialarını HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri gereği kanıtlayamadıkları gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.