Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/12069 E. 2019/4875 K. 30.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12069
KARAR NO : 2019/4875
KARAR TARİHİ : 30.09.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davacı … yönünden davanın reddine, diğer davacı … yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı … vekili ile davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları…’in 10 parsel sayılı taşınmazdaki 3 katlı binayı muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini, davalıların kendileri dışındaki mirasçıların paylarını ödediklerini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada taleplerini payları oranında tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesi şeklinde ıslah etmişlerdir.
Davalılar, …’nin dava konusu taşınmazla ilgili miras hakkından feragati olduğunu, mirasbırakanın taşınmazı arsa olarak aldığını, bina inşa edilirken masrafların büyük bir kısmını kendilerinin karşıladıklarını, mirasbırakan taşınmazı satmak istediğinde yabancı almasın diye bedelini ödeyerek aldıklarını, sonrasında taşınmaza 2 kat daha yaptırdıklarını, tenkis için zamanaşımının geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı … mirastan feragat sözleşmesi yaptığı gerekçesiyle onun yönünden davanın reddine, diğer davacı yönünden temliklerin muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in 04.08.1999 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ….e ….’nin kaldığı, …’ın 10 parsel sayılı taşınmazı 09.05.2010 tarihinde 1/2’şer pay ile … ve ….’e, …. ve …’in 03.05.1996 tarihinde….’ya, …’nin de 16.04.1998 tarihinde …’e temlik ettiği, …. 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 338-530/2005 sayılı kararı ile 10 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının … adına tesciline hükmedildiği ve kararın kesinleştiği, …’nin … 19. Noterliğinin 14.11.2012 tarih ve 2004 yevmiye numaralı feragatnamesi ile dava konusu taşınmazdaki tüm miras ve tenkis haklarından feragat ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK’nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olayda, davacı …’nin mirasbırakanın ölümünden sonra düzenlenlenen feragatname ile dava konusu taşınmazdaki miras hakkından feragat ettiği gözetilerek onun talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi doğrudur. Davacı …’nin temyiz itirazlarının reddine,
Davalıların temyiz itirazlarında gelince;
Dinlenen davacı tanıkları temlikin muvazaalı olduğu yönünde bir beyanda bulunmadıkları gibi davacı tarafça da mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla, davacı … temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlamış değildir.
Hal böyle olunca, davacı … yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken genel kurala aykırı olarak ispat külfeti davalıya yüklenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.