Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/11956 E. 2019/4776 K. 23.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11956
KARAR NO : 2019/4776
KARAR TARİHİ : 23.09.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … …’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları…’un 8 parça taşınmazının vekil aracılığı ile davalılara temlik edildiğini, mirasbırakanın temlik işleminden haberdar olmadığını, işlemin muvazaalı olduğunu, ayrıca vekaletname tarihinde yaşı gereği akli melekelerinin bulunmadığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile, miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, davanın hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığını, mirasbırakan ile önce satış vaadi sözleşmesi düzenlediklerini, akabinde sözleşmeye uygun olarak mirasbırakandan alınan vekaletname ile bedelleri ödenerek temlik işlemlerinin gerçekleştirildiğini, mirasbırakanın vekaletname verdiği tarihte ehliyetli olduğunu, davacıların iyiniyetli olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan deliller ile mirasbırakan….’un 13.07.2012 tarihinde öldüğü, davalı …’in murisin kardeşi, davalı …’in ….’in eşi olduğu, muris adına kayıtlı 651, 655, 677, 691, 695, 746, 778, 853, 864, 944 parsel sayılı taşınmazların davalı … tarafından murise vekaleten 07.02.1992 tarihinde davalı …’e satış suretiyle temlik edildiği, davalı …’in ise 778, 864, 944 parsel sayılı taşınmazları 18.02.1993 tarihinde Selver’e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Diğer taraftan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti HMK’nın 190.maddesi ve TMK’nın 6.maddesi gereği davacıya aittir.
Somut olaya gelince; dinlenen tanık beyanlarında muvazaanın varlığına dair somut bir olgu ortaya konulamamıştır. Öte yandan, bedeller arasındaki fark tek başına muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmadığı gibi, mirasbırakan dava konusu ve dava dışı taşınmazları için gayrimenkul satış vaaadinde bulunmuş, sözleşmenin ifası için de davalı …’i vekil tayin etmiştir.
Hal böyle olunca; ispat edilemeyen davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.