Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/11842 E. 2019/6482 K. 12.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11842
KARAR NO : 2019/6482
KARAR TARİHİ : 12.12.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl davada davalılar Zeynep ve Mete dışındaki davalılara yönelik dava ile birleşen davaların reddine, asıl davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … vekili Mete vekili ve Zeynep vd. vekili tarafından süresi içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla , duruşma günü olarak saptanan 12.12.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden … vd.vekili Avukat ve diğerleri gelmedi yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil ya da tenkis isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakan babası Şevket’in 39 parça taşınmazda paylarının ve 7 adet dairesinin olduğunu, ayrıca ölüm tarihinde bankadaki mevduat hesabında 102.303,00 TL’sinin bulunduğunu, murisin sağlığında bir kısım daire ile taşınmazlardaki paylarını satış yoluyla dava dışı kişilere devrettiğini, geri kalan taşınmazlarını ise sağlığında paylaştırma amacıyla mirasçılarına bedelsiz olarak temlik ettiğini, kendisine de tarla vasıflı bir taşınmaz devrettiğini, davalılara ise çok daha değerli imarlı arsalar ile daireler verdiğini ileri sürerek, davalı … adına kayıtlı 14 no’lu; davalı … adına kayıtlı 11 no’lu; davalılar Zeynep, Emine, Ayhan ve İnci adına kayıtlı 4 no’lu; davalı … adına kayıtlı 2 no’lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, davalı …’in araç almak için mirasbırakandan aldığı 23.000,00 TL’nin payı oranında tahsilini, yine davalı …’in mirasbırakandan bedelsiz olarak alıp 3. kişilere sattığı 299 ada 3 sayılı parsel yönünden tespit edilecek bedelin miras payı oranında tahsilini, davalılardan Esin ve Osman’a verilen 1987 ada 1 sayılı parsel yönünden tespit edilecek bedelin miras payı oranında tahsilini, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde miras payı oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Asıl davada davalılar, mirasbırakanın sağlığında tüm mirasçılarına taşınmaz verdiğini, mal kaçırma amacı bulunmadığını, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Birleşen 2014/29 esas ve 2014/94 esas sayılı davalarda davacılar; mirasbırakan Şevket’in 81 ada 42, 43 ve 44 ile 382 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarını davalı …’ye satış gibi göstererek devrettiğini, devrin bedelsiz olduğunu, işlemin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescil istemişlerdir.
Mahkemece, mirasbırakanın tüm mirasçılarını kapsar biçimde paylaştırma amacıyla hareket ettiği, muvazaa ve tenkis hükümlerinin mirasçılar arasında uygulanamayacağı gerekçesiyle asıl davada davalılar Zeynep ve Mete dışındaki davalılara yönelik dava ile birleşen davaların reddine, davalılar Zeynep ve Mete’nin mirasçı olmayıp murisin torunları olduğu, onlara yapılan devrin de bedelsiz olduğu gerekçesiyle haklarındaki asıl davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1922 doğumlu mirasbırakan …’ın 05.02.2013 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak asıl davada davacı (birleştirilen davalarda davalı) oğlu Fahri, birleştirilen 2014/94 esas sayılı davada davacı (asıl davada davalı) oğlu Osman, birleştirilen 2014/29 esas sayılı davada davacılar ( asıl davada davalılar) oğlu Mehmet ile torunları Ayhan, Emine ve İnci ( kendisinden önce ölen oğlu Turan’ın çocukları ) ve asıl davada davalı kızı Esin’i bıraktığı, mirasbırakanın 81 ada 26 parsel sayılı taşınmazını 22.05.1986 tarihli akitle oğlu Fahri’ye satı suretiyle, 84 ada 9 parsel sayılı taşınmazını 22.09.1987 tarihinli, 299 parsel sayılı taşınmazını 17.01.2006 tarihli, 1987 ada 2 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümünün çıplak mülkiyetini ise 13.10.2011 tarihli akitle oğlu Mehmet’e satış suretiyle, 1987 ada 1 parsel sayılı taşınmazını 17.10.1995 tarihli akitle çocukları Osman ve Esin’e satış suretiyle, 1987 ada 2 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini 13.10.2011 tarihli akitle torunları Emine, İnci ve Ayhan ile gelini İnci’ye satış suretiyle, 1987 ada 2 parseldeki 14 nolu bağımsız bölümü 27.09.2011 tarihli akitle torunu Mete’ye (oğlu Mehmet’in çocuğu) satış suretiyle, 1987 ada 2 parseldeki 11 nolu bağımsız bölümü 24.02.2012 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle torunu Ayhan’a devrettiği, ayrıca mirasbırakanın ölümü ile geride çok sayıda (30 parçanın üzerinde) taşınmaz ile bankadaki mevduat hesabında 102.303,00 TL nakit para bıraktığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın zaman içerisinde terekesindeki malları mirasçılarına paylaştırdığı, denkleştirme yapılırken mutlak surette eşitlik aranmayacağı, tüm mirasçıları kapsar, kabul edilebilir ve hak dengesini gözeten bir paylaştırma yapılmasının yeterli olduğu, öte yandan mal kaçırma amacı taşıyan bir kişinin mal kaçıracağı mirasçıya hiçbir şey vermeme iradesi ile hareket edeceği, ne var ki somut olayda mirasbırakanın asıl ve birleştirilen davaların davacıları çocukları ve torunlarına da taşınmaz verdiği, ayrıca mirasbırakanın geriye çok sayıda farklı vasıflarda taşınmazlar ile nakit para da bıraktığı bir bütün halinde değerlendirildiğinde dava konusu temliklerin mirasbırakan tarafından paylaştırma amacı ile yapıldığı ve muvazaalı olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, asıl davanın da tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davalarda davacıların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının ayrı ayrı reddine. Asıl davanın davalıları Zeynep ve Mete’nin değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.