YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11704
KARAR NO : 2017/3060
KARAR TARİHİ : 31.05.2017
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, … Manastırı Vakfından icareli apartman vasıflı 458 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 18/384 payının … adına kayıtlı iken, malikinin gaip olması sebebi ile kayyım tayin edildiği, kayyımla idare süresinin 10 yılını doldurmuş olduğundan tapu iptali ve tescili için açılan dava neticesinde payın … adına tescil edildiğini, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesi uyarınca taşınmazın vakıf adına tescili gerektiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı bulunan payın iptali ile … Manastrı Vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, vakfın türünün tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Vakıflar Kanunu 17. maddesinin uygulama koşullarının somut olayda gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarla vasıflı 458 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 18/384 payının 24.06.1955 tarihinde satış ile “ … Karısı İtalyan … ” adına tescil edildiği, tapu kaydında bulunan vakıf şerhinin 26.10.1981 tarihinde taviz bedeli ödenmek suretiyle terkin edildiği, söz konusu vakfın cemaat vakıflarından olmadığı, vakfa ait hüccetten 18.07.1973 tarihli idare meclisi kararı ile mazbut vakıflar arasına alındığı, … 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.12.1996 tarih 1996/674 Esas, 1996/763 Karar sayılı kararı ile dava konusu pay için … Defterdarının kayyım tayin edildiği ve 25.04.2013 tarihli ek karar ile Hazine adına tesciline karar verildiğinden kayyımla idareye son verildiği, … 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.09.2011 tarih 2010/416 Esas, 2011/282 Karar sayılı kararı ile çekişme konusu taşınmaz paydaşı … ‘in gaipliğine, adına kayıtlı 18/384 payın iptali ile TMK 588. maddesi gereğince Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın 08.02.2012 tarihinde kesinleştiği, anılan payın sadeleştirilerek 3/64 olarak 31.07.2012 tarihinde Hazine adına tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Vakıf Hukukumuzda, İcareteynli ve mukataalı vakıfların kuru mülkiyeti (rekabesi) vakfa, kullanma (tasarruf) hakkı ise mutasarrıfa ait bulunmakta, mutasarrıfın bu hakkı ölmesi üzerine mirasçılarına intikal etmekteydi. Mutasarrıfın mirasçısının bulunmaması halinde ise vakıf mal mahlulen vakfına dönmekteydi. Ne var ki, Medeni Kanunun kabulünden sonra aynı taşınmaz üzerinde kuru mülkiyet (rekabe) hakkı ile mirasçılara kalan, nesilden nesile geçen tasarruf hakkı gibi iki hakkın varlığı getirilen yeni mülkiyet kuralları ile bağdaşı görülmemiş, vaki vakıf hukukumuzu yeniden düzenleme, Medeni Kanunun kabul ettiği mülkiyet rejimine uyarlama zorunluluğu doğmuştur. Bu amaçla 2762 sayılı Vakıflar Yasası 5.6.l935 tarihinde kabul edilmiş, 13.6.1935 tarihinde yayınlanmış, 6 ay sonra 13.12.1935 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kanun ile vakıf taşınmazların icareteyn ve mukataya bağlanması yasaklanmış. daha önce kurulmuş bu tür vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir. Söz konusu yasanın özellikle 27,29 ve 30 maddelerinde özetle (.. mukataalı toprakların ve icareteynli taşınmazların mülkiyetinin yirmi misli bir taviz karşılığında mutasarrıfına geçirileceği on yıl içerisinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olanların mülkiyetinin ise on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza dönüşeceği ) hükme bağlanmıştır. Görülen luzüm üzerine 13.6.1945 tarih 4755 sayılı yasa ile bu süre 13.12.1955 tarihine kadar on yıl daha uzatılmıştır. Anılan bu vakıf yasalarının hükümlerine göre taviz bedeli ödendikten veya taviz bedeli ödenmese dahi öngörülen yirmi yıllık süre geçtikten sonra vakıf taşınmazların tam mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş, diğer bir söyleyişle vakıf taşınmaz özel mülk, mutasarrıf malik olmuştur. Mutasarrıf iken malik olan kişilerin mirasçı bırakmadan ölmeleri üzerine taşınmazları M.K’nun 501. (eski 448.Md.) maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazineye kalmıştır. Ancak, yasa koyucu öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına (aslına)dönmesini daha uygun görmüş,bazı ayrıcalıklar dışında, Hazineye intikal yolunu kapatmak istemiştir. İşte bu nedenle 22.9.1983 tarih 2888 sayılı yasanın 2. maddesiyle 2762 sayılı yasanın 29. maddesini değiştirip ayrıca ikinci bir fıkra ekleyerek Medeni Kanunun 501.maddesinin Hazinenin mirasçı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmış ” mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği ” kuralını getirmiştir. Yukarıda belirtilen yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 2888 sayılı yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi içinde; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
Hemen belirtmek gerekir ki; bütün bu yasal düzenlemeleri içerin 2762 Sayılı Vakıflar Kanunu 27.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Yasanın 80.maddesi ile iptal edilmiş ve yeni 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesi ile “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır. Esasen, anılan bu hükmün kamu düzeniyle ilgili kazanılmış hakları bertaraf etmeyeceği tartışmasız olup, çekişmelerde bu hususun gözardı edilemeyeceği de kuşkusuzdur..
Somut olaya gelince; mahkemece hüküm vermeye yeterli inceleme ve değerlendirme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.
Şöyle ki; 06.01.1981 tarihli Tapu Sicil Müdürlüğü yazısında, … ’in 04.06.1970 tarihinde vefat ettiği, … 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 1970/598 Esas, 1970/589 Karar sayılı veraset ilamına göre eşi Renete ve anne baba bir kardeşi Jean Drewniak’ın mirasçı olarak kaldığı, 22.10.1981 tarihli Tapu Sicil Müdürlüğüne yazılan yazı da ise, 21.10.1981 tarihli makbuz ile … payına ilişkin taviz bedelinin ödendiği anlaşılmakla kayıt malikinin mirasçılarının tespitine ilişkin taviz bedelinin kim tarafından ödendiği araştırılmadan ve mirasçılık belgesi mercinden temin edilmeden karar verilmesi doğru değildir.
Hâl böyle olunca; … 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 1970/598 Esas, 1970/589 Karar sayılı dosyasından yararlanılarak, kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölüp ölmediği ya da gaip kişilerden olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve 5737 sayılı Yasanın 17.maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği tereddüde yer bırakmayacak biçimde saptanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 31.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.