Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/11417 E. 2018/15734 K. 19.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11417
KARAR NO : 2018/15734
KARAR TARİHİ : 19.12.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : … VASİSİ HATİCE MADRAN V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ- TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin olup, davacı … kendi adına asaleten, diğer davacı … adına vasi sıfatı ile terekeye iade istekli olarak eldeki davayı açmış, ancak husumete izin kararı alınmamış, ayrıca 27.03.2008 tarihinde de davacılar vekili davadan feragat etmiş, mahkemece feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili davacı …’nin hataya düşürülerek feragat etmesinin sağlandığı gerekçesi ile hükmü temyiz etmiştir.
Mirasbırakan 1921 doğumlu …’ın 30.05.2007 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı çocukları Hatice ve Yüksel ile dava dışı çocukları Müsamettin ve Hüseyin’in kaldıkları, davalı Müyeser’in murisin çocuklarından Hüseyin’in eşi olduğu, çekişme konusu 2191 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 1842/2400 payı mirasbırakan adına kayıtlı iken 04.06.2004 tarihli satış işlemi ile davalıya temlik edildiği, aynı resmi senet ile dava konusu taşınmazdaki Aydın Belediyesi adına kayıtlı 281/2400 payın da davalıya satıldığı, davalının temellük ettiği payları, 277/2400 kadim hissesi ile tevhit ederek taşınmazın tamamına malik olduğu … 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/692 E-2007/930 K sayılı kararı ile davacı …’nin diğer davacı …’e Türk Medeni Kanunu 405.maddesi uyarınca vasi olarak atandığı kayden sabittir.
Ne var ki, davacı …, kısıtlı Yüksel adına davayı açarken husumete izin kararı almadığı gibi, feragat davaya son veren bir işlem olduğu halde, Yüksel adına davadan feragat ederken Türk Medeni Kanunu 462.maddesi uyarınca vesayet makamından izin de almamıştır.
Öte yandan bilindiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 311.maddesinde, “ Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” hükmü yer almaktadır.
Bir başka husus ise, davada terekeye iade istendiği halde,tüm mirasçıların davaya katılımının sağlanmadığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
Medeni Kanunun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır.
Bu kural, Medeni Kanunun 701 maddesinde (… Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
Medeni Kanunun 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakanın taraflar dışında mirasçısı olan iki çocuğunun davada yer almadıkları görülmektedir.
Hâl böyle olunca, öncelikle davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK.nin 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulunun gözardı edilmesi, daha sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu 311.maddesi uyarınca davadan feragatte irade bozukluğu olup olmadığının incelenmesi, irade bozukluğu olmadığı saptanırsa davacı …’nin kendi adına feragatine değer verilerek bir karar verilmesi, ancak kısıtlı Yüksel açısından vesayet makamından izin alınmadığından Yüksel bakımından işin esasının incelenmesi gerekirken değinilen hususlarda inceleme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazı değinilen yönler itibari ile yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,19/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.