Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/11242 E. 2019/3850 K. 17.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11242
KARAR NO : 2019/3850
KARAR TARİHİ : 17.06.2019

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, adına kayıtlı taşınmazların bir kısmının 1991 yılında kamulaştırıldığını, taşınmazların kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığı düşüncesi ile Tapu Müdürlüğüne gittiğinde kamulaştırıldığını zannettiği dava konusu 143 ada 12 parsel sayılı taşınmazın aslında kamulaştırılmadığını, muvazaalı olarak dava dışı …’a satış yoluyla devredildiğini, adı geçenin de sonrasında davalıya satış suretiyle devrettiğini öğrendiğini, tapu işlemleri sırasında kandırıldığını ve hile ile satış işleminin gerçekleştirildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile taşınmazın adına tescilini istemiştir.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, tapu siciline güvenerek taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Çekişme konusu 143 ada 2 parsel sayılı taşınmaz davacıya ait iken 21.04.2011 tarihinde dava dışı …’a satış yoluyla temlik edildiği, …tarafından da 02.06.2014 tarihinde satış suretiyle davalı …’ye devredildiği kayden sabittir.Bilindiği üzere; aldatma (hile) genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanunu’nun ( B.K) 28/l. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK 36/1.) maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için
sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Somut olaya gelince; davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış, 24.11.2015 tarihli ön inceleme celsesinde verilen kesin süre içerisinde davacı vekili 30.11.2015 havale tarihli dilekçesiyle … ve …’i tanık olarak bildirmiş, mahkemece tanık … dinlenmiş, diğer tanık …’in dinlenmesi için de yetkili mahkemeye talimat yazılmış, 22.12.2015 tarihli son celsede dinlenmeyen tanık …’in dinlenilmesi talep edilmesine rağmen mahkemece ikinci tanık listesi verilemeyeceği gerekçesiyle anılan davacı tanığı dinlenilmeden sonuca gidilmiştir. Ancak dosya içerisinde ikinci bir tanık listesine rastlanmamıştır. Bu suretle eksik inceleme ve hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek sonuca gidildiği görülmektedir. Hal böyle olunca; dinlenmeyen davacı tanığının da dinlenmesi, yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirme yapılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.