Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/10620 E. 2019/3775 K. 13.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10620
KARAR NO : 2019/3775
KARAR TARİHİ : 13.06.2019

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne-kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan babası …’nın 395 ada 141 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 3 numaralı bağımsız bölümün ½ payını ikinci eşi olan davalı …’ye evlenirken temlik ettiğini, daha sonra da ½ payını yine davalı …’ye ölünceye kadar bakma akdiyle devrettiğini, temliklerin kendisinden mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, dava konusu taşınmazın mirasbırakanın tek malvarlığı olduğunu, saklı payının ihlal edildiğini, mirasbırakanın maddi durumunun iyi olduğunu, davalının ölünceye kadar bakma akdine uygun davranmadığını, mirasbırakanın huzur evinde kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının mirasbırakanla görüşmediğini, dava konusu taşınmazın babası tarafından alınarak mirasbırakan ile kendisine ½’şer payla tescil edildiğini, ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ivazlı akitlerden olduğu için tenkis hükümlerinin uygulanamayacağını, bakıma muhtaç olan mirasbırakana kendisinin baktığını, mirasbırakanın vefa borcunu ödemek için bakımı karşılığında taşınmazın ½ payını kendisine temlik ettiğini, davacının mirasbırakanın çocuğu olmasının imkansız olduğunu ve bu hususta dava açacağını, öncelikle davacının mirasçılık sıfatının tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, mirasbırakan tarafından temlik edilmediği gerekçesiyle ½ pay yönünden davanın reddine, ölünceye bakma akdinin mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle de ½ pay yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 395 ada 141 parselde kayıtlı 3 numaralı bağımsız bölüm dava dışı … adına kayıtlı iken 25.12.1997 tarihli akit ile taşınmazın ½ payının …’ya, ½ payının da …’ya satış suretiyle temlik edildiği, …’ın 02.09.2013 tarihinde ½ payını ölünceye kadar bakma akdi ile eşi …’ye devrettiği, …’ın 18.08.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi …ile eski eşi …’den olma oğlu …’ın kaldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 611. maddesi). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 614. maddesi).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi yaşama süresince bakımı gerektiren ve rastlantıya (tesadüfe) bağlı bir sözleşme türü olup TBK’nin 611. maddesi bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bu bakımdan bakım alacaklısının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 19. maddesi). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca bakıldığında, temlikin mal kaçırma amacı ile değil gerçekten bakılmak amacı ile yapıldığı, mirasbırakanın tek taşınmazının dava konusu taşınmaz olmasının sonucu değiştirmeyeceği, tanıkların da mirasbırakanın bakılmak amacıyla taşınmazı devrettiğini beyan ettikleri açıktır. Ayrıca, mirasbırakanın yaşadığı süre boyunca bakılmadığı iddiası ile bir dava açmadığı dikkate alındığında mirasbırakana davalı tarafından bakıldığının kabulü zorunludur. Davalı bakım borcunu yerine getirdiğine göre temlikin muvazaalı olduğundan söz edilemez.
Hal böyle olunca, davacı tarafından temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma kastı ile yapıldığının ispat edilemediği gözetilerek diğer ½ pay yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre de; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değerinin, taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların payına isabet eden değer olduğu gözetilmeksizin fazla harç alınması da isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.