Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/10224 E. 2019/5729 K. 07.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10224
KARAR NO : 2019/5729
KARAR TARİHİ : 07.11.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.11.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası …’ın dördüncü eşi olan davalıyla 20.01.2003 tarihinde evlendiğini, mirasbırakanın yaşlılığından istifade eden davalının mirasbırakanı kandırmak suretiyle diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak mirasbırakanın tüm mallarını evlendikten 3 ay sonra ölünceye kadar bakma şartıyla üzerine geçirdiğini ileri sürerek çekişme konusu … ada … parsel ve … ada … parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan kayıtlarının iptali ile tüm mirasçılar adına tescilini istemiş; bilahare dava dilekçesinde … parsel olarak bildirilen taşınmazın … parsel olduğunu beyan etmiş; cevaba cevap dilekçesinde, asıl amacın mirasbırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırmak olup, bu durumun apaçık muris muvazaası olduğunu ve temlik tarihinde mirasbırakana sağlık raporu aldırılmadığını ileri sürmüş; ön inceleme duruşmasında, çekişme konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiş; ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusu, devir işlemlerinde muvazaa olup olmadığı ve mirasbırakanın devir işlemleri sırasında akli dengesinin yerinde olup olmadığı şeklinde tespit edilmiştir.
Davalı, mirasbırakanın çocuklarıyla ilişkisinin yok denecek kadar az olduğunu, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma sözleşmesine gereksinim duyduğunu, bakım borcunun yerine getirildiğini, mirasbırakanın bakılmadığı iddiasıyla bir dava da açmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın, ölünceye kadar bakma sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil olup, davalının bakım borcunu yerine getirdiği, mirasbırakanın kandırıldığı ve davalı tarafından mirasbırakana bakılmadığı yönündeki iddiaların kanıtlanamadığı, iptal ve tenkis koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1926 doğumlu mirasbırakan …’ın 25.10.2012 tarihinde ölümü üzerine 2003 yılında evlendiği davalı eşi … ile önceki eşlerden olma davacı kızı … ve dava dışı oğlu …’in mirasçı kaldıkları, çekişme konusu … ada … parsel sayılı taşınmaz ile … parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan adına kayıtlı iken 18.04.2003 tarihinde ölünceye kadar bakma şartıyla davalı eşi …’e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK’nın 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.
Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava ve cevaba cevap dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir.
Ne var ki; dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. Maddesi, şahsın hak elde edebilmesini, borç (yükümlülük) altına girebilmesini, fiil ehliyetine bağlanmış, 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK’nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Ne varki, mahkemece ehliyetsizlik iddiası yönünden hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca; hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek ve önemine binaen öncelikle incelenmesi, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi, temlik (18.04.2003) tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetsiz çıkması halinde davanın kabulüne karar verilmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde de muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilerek soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.