Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/10111 E. 2019/4061 K. 24.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10111
KARAR NO : 2019/4061
KARAR TARİHİ : 24.06.2019

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan …’ın 217 ada 23 parsel sayılı taşınmazını davalı ikinci eşine, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak satış suretiyle temlik ettiğini, davalının taşınmazı satın alabilecek gücünün bulunmadığını, taşınmazın mirasbırakandan teslim alınmadığını ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile mirasçılar adına miras payları oranında tapuya tesciline karar verilmesini istemişler yargılama sırasında davacı vekili talebini davacıların miraspayları oranında tapu iptal ve tescil olarak daraltmıştır.Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, mirasbırakanın 10 yıllık hastalığı süresince davacıların ilgilenmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmaz dışında mirasbırakandan kalan değer olarak orantılı başka bir taşınmaz bulunduğu, davalının ve çocuklarının murisin gerekli bakım ve tedavisini üstlendikleri, semenin bakım olarak davalı tarafından ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’ın 04.11.2011 tarihinde ölümü ile geriye ilk eşten olma davacı çocuklar … , … , … , … ve ikince eşten olma dava dışı çocuklar … , … , … , … ile davalı 2. Eş … ‘nin kaldıkları mirasbırakanın 217 ada 23 parsel sayılı taşınmazını davalı eşi … ‘ye 14.10.2004 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, muris muvazaasından söz edebilmek için mirasbırakanın kastının diğer mirasçılarından mal kaçırmak olması gerekir.Somut olaya gelince, davalı her ne kadar bakma ve bedel ödeme iddiasında bulunmuş ise de bu savunmasını destekleyecek bir delil ibraz edememiştir. Davacı tanıkları ise mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığını, davalının ev kadını olduğunu beyan etmişlerdir.Bu somut olgular yukarıdaki ilkelerle beraber değerlendirildiğinde temlikin mal kaçırma amaçlı yapıldığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacıların yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.