Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/1011 E. 2019/2892 K. 30.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1011
KARAR NO : 2019/2892
KARAR TARİHİ : 30.04.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.04.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı … ve vekili Avukat … ve davalı … vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı … vekili Avukat, davalı … vekili Avukat, davalı … vekili Avukat, dahili davalı … vekili Avukat, davalı … gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava; tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, … ada … ve …, … ada …, … ada …, …, …, … ada … parsel sayılı taşınmazların maliki iken 2005 yılında düştüğü mali kriz nedeniyle davalılar … ve …’ten faizle para aldığını, borçlarını ödemesine rağmen davalıların borcunu bitirmediğini ve üzerinde kurdukları manevi baskı ve tehditler sonucunda dava konusu taşınmazların satışı ile ilgili olarak davalılardan …’u … … 2. Noterliğinin 23.10.2007 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiğini, davalı vekilin taşınmazların bir kısmını davalı kardeşi …’e devrettiğini, sonrasında ise taşınmazlar üzerinde muvazaalı devirler yapıldığını ileri sürerek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmazsa taşınmazların piyasa rayiç bedelleri üzerinden tazminat bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada HMK’nın 125. maddesi uyarınca … davaya dahil edilmiştir.
Davalı …, dava konusu … ada … ve … sayılı parselleri 2007 yılında davacıdan satış bedelini peşin ödeyerek satın aldığını, teminat olarak da 300.000 TL bedelli kombiyo senedi aldığını, davacının devirden imtina edip 3. kişilere taşınmazları devretmesi üzerine davacı aleyhine … İcra Müdürlüğünde 2007/354 esas sayılı dosya üzerinden icra takibi beşlattığını, bunun üzerine davacının, taşınmazları devrettiği davalı …’ten aldığı vekaletle kendisine temlik ettiğini, davalı … ve …, davacının ve davalı …’in emlak alım-satımı ile uğraştıklarını, davacının 2007 yılında …’e bazı taşınmaz satışı yaptığını, ancak tapuda satış işlemi yapmadan …’a gittiğini, bilahare davacıya olan 40.000 Euro borcun ödenerek taşınmazların satışı konusunda davalı … adına satış yetkisi içeren vekalet alındığını, aralarında faizli borç alışverişi olmadığını, davalı … ve …, davacıyı tanımadıklarını ve davacıyla taşınmaz alışverişleri olmadığını, …’ta traktör bayisi olan davalı …’ten taşınmaz satın aldıklarını, davalı …, davacıdan değil dava dışı …’dan taşınmaz satın aldığını, davacıyı tanımadığını, davalı …, davacıyı tanımadığını, taşınmazları bedelini elden ve peşin ödeyerek satın aldığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmaz maliki …’in dava tarihinden evvel öldüğü, … ada … sayılı parselin ise davacı ile ilgisinin olmadığı gerekçesiyle bu taşınmazlar bakımından davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, diğer parseller bakımından ise, davacının inanç sözleşmesine dayalı iddiasını yazılı delil ya da yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge ile kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu …ada … parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı iken … 2. Noterliğinin 23.10.2007 tarih ve 22534 yevmiye sayılı vekaletnamesi ile vekil tayin edildiği, davalı … eliyle 24.10.2007 tarihinde davalı … ‘e satış suretiyle temlik edildiği, anılan taşınmazın 05.12.2007 tarihinde davalı … vekili olarak davacı … tarafından dava dışı oğlu ‘a devredildiği, adı geçenin taşınmazı 19.01.2009 tarihinde dava dışı …’e, onun da 24.03.2009 tarihinde dava dışı …’e, …’nin ise 17.09.2009 tarihinde davalı …’a, anılan davalı tarafından da 23.06.2010 tarihinde davalı …’e aktarıldığı, davacının maliki olduğu çekişme konusu … ada … ve … parsel sayılı taşınmazların da yine davalı vekil … tarafından 25.10.2007 tarihinde davalı …’e satıldığı, … vekili olarak davacı …’in anılan taşınmazları 11.12.2007 tarihinde davalı …’a aktardığı, …’ın da 16.08.2012 tarihinde dava dışı …’a, adı geçenin de 23.01.2015 tarihinde 6100 sayılı HMK’nun 125. maddesi gereğince davaya dahil edilen davalı …’a devrettiği, … ada .. sayılı parseldeki davacının maliki olduğu çekişme konusu 1, 2, 3 ve 4 nolu bağımsız bölümleri davalı vekil …’un 24.10.2007 tarihinde davalı …’e sattığı, adı geçenin de 1 ve 2 nolu bağımsız bölümleri 08.03.2010 tarihinde …’ye, 3 ve 4 nolu bağımsız bölümleri ise 14.10.2010 tarihinde davalı …’e devrettiği, dava konusu … ada … ve … ada …(yenileme ile … ada … sayılı) sayılı parseller davacı adına kayıtlı iken … Noterliğinin 20.10.2008 tarih ve 7268 yevmiye sayılı vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği dava dışı … eliyle 23.10.2008 tarihinde davalı …’e satış suretiyle devrettiği, adı geçenin … ada … parseli 19.09.2010 tarihinde davalı …’e temlik ettiği, … ada … sayılı parseli ise 19.04.2010 tarihinde dava dışı …’ye, adı geçenin de 01.12.2010 tarihinde davalı …’e devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yaparak olaya en uygun düşen yasa maddesini bulup uygulamak hakime aittir.
Somut olayda iddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davada, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; hukuki ilişki inanç sözleşmesi olarak nitelendirilip yazılı delil olmadığından dava reddedilmiştir.
Hal böyle olunca, iddia ve savunmanın yukarıdaki ilke uyarınca araştırılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, yerinde keşif yapılarak temlik tarihleri itibariyle taşınmazların gerçek değerlerinin saptanması, çekişme konusu taşınmazları temellük edenlerin vekile ne kadar ödeme yaptığının belirlenmesi, … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/326 E – 2019/168 K sayılı dosyası getirtilerek değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelemede hata yapılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.