Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/10097 E. 2016/10236 K. 09.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10097
KARAR NO : 2016/10236
KARAR TARİHİ : 09.11.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın pasif husumet yokluğundan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Davacı, dava konusu 86 ada 321 parseldeki 20 numaralı bağımsız bölümün maliki iken, kayıtların değiştirildiğini 20 numaralı bağımsız bölümün kapıcı dairesi olarak tüm üyeler adına kaydedildiğini ileri sürerek kapıcı dairesinin 16 numaralı bağımsız bölüm olduğunu, 20 numaraları bağımsız bölüm ile ilgili yanlışlığın düzeltilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Esasen mahkemenin kabulüde bu yöndedir. Bu tür bir davada 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca taşınmazın değeri üzerinden Harçlar Kanunu’nun 26., 27., 28., 30., ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, iptal ve tescile karar verilmesi istenen dava konusu taşınmazın değeri üzerinden harç yatırılmadığı gibi, yargılama sırasında da bu yönden harç ikmali yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, öncelikle davada ileri sürülen tapu iptal ve tescil isteği ile ilgili olarak taşınmazın değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de; mahkemece, davalıya tebligat yapılmadan ve duruşma açılmadan dosya üzerinden inceleme yapılarak husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda, ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile, a) dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, b) ön inceleme, c) tahkikat, d) sözlü yargılama, e) hüküm aşaması olduğu açıktır. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.
Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, HMK.nın 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, HMK.nın 139. maddesinde, ön inceleme duruşmasına davet, HMK.nın 140. maddesinde ise, yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK.nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde, “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz.
HMK.nın 137. maddesinin ikinci fıkrasında ise, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır.
Somut olayda, usulüne uygun ön inceleme duruşmasının yapılmadığı ve uyuşmazlığın niteliğinin belirlenmediği açıktır.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davanın niteliği gereği öncelikle peşin harcın alınarak davaya devam edilmesi, ön inceleme duruşmasının yapılması ve sonrasında bir karar verilmesi için karar bozulmalıdır.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.