Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/9137 E. 2019/109 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/9137
KARAR NO : 2019/109
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : … VD.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.01.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat … Demirüz geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı … vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annesi Rahime …’nin 1995 yılından beri böbrek yetmezliği ve bunama rahatsızlığı olup tedavisine Almanya’da devam ettiğini, 2001 yılından itibaren annesinin bakımını üstlendiğini, üvey ablası ve eniştesi olan davalıların 2004 yılında Almanya’ya geldiklerini ve mirasbırakanın durumundan faydalanarak 04.01.2005 tarihinde davalı … adına vekaletname alıp 1118 ada 93 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no’lu bağımsız bölümün davalı …’e devrini gerçekleştirdiklerini, mirasbırakanın hukuki işlem ehliyeti bulunmayıp işlemin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu 2 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalılar vekili, davalı …’in eşi olan davalı …’in, mirasçı olmadığı gibi vekaleten satış da yapmadığını, dava konusu taşınmazın davalı …’in müteveffa babasının malları satılmak suretiyle edinildiğini ve diğer kardeşlerin rızası ile mirasbırakan tarafından 2007 yılında davalı …’e satıldığını, davacının mirasbırakana bakmak istememesi üzerine davalı …’in Almanya’dan getirip ölene kadar baktığını, semenin mutlaka para olması gerekmeyip temlikin bakım karşılığı yapıldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın hukuki işlem ehliyetini haiz olduğunun … Kurumu raporuyla anlaşıldığı, ancak temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1938 doğumlu mirasbırakan Rahime …’nin 08.06.2011 tarihinde ölümü üzerine davacı kızı Nimet, davalı kızı Gülseren ile dava dışı kızları Nuray ve Nezaket’in mirasçı kaldıkları, davacı ile diğer mirasçıların anne bir baba ayrı kardeş oldukları, dava konusu 1118 ada (yeni 2587 ada) 93 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no’lu bağımsız bölümün tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 21.08.2007 tarihinde bizzat satış yolu ile davalı kızı Gülseren’e temlik ettiği, mirasbırakanın 04.01.2005 tarihli vekaletname ile dava konusu 2 no’lu bağımsız bölümün davalı …’e satışı konusunda davalı …’i yetkili kıldığı ancak davaya konu satış işleminin bizzat mirasbırakan tarafından gerçekleştirildiği, … Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 23.06.2014 tarihli raporuna göre, mirasbırakanın 2007 yılı itibariyle fiil ehliyetini haiz olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıklarının dava konusu işlemle ilgili bilgileri olmadığı gibi salt bedeller arasındaki oransızlığın muris muvazaasının kanıtı olamayacağı da açıktır. Bu durumda davacının iddiasını ispatladığından söz etmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Diğer yandan, davalılardan …’ın davaya konu işlemde yer almadığı, mirasbırakanın verdiği vekaletnamenin adı geçen davalı tarafından kullanılmadığı gözetilerek bu davalı yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekirken davalı … hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmadığı gibi adı geçen davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulması da isabetli olmamıştır.
Kabule göre ise, dava konusu taşınmazda kat mülkiyeti tesisi yoluyla oluşan 2 no’lu bağımsız bölüm üzerinden hüküm kurulması gerekirken, arsa payı üzerinden iptal tescile karar verilmesi de doğru değildir. Davalılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.