Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/7378 E. 2015/7989 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/7378
KARAR NO : 2015/7989
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ : ADANA 5. SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/01/2015
NUMARASI : 2013/384-2015/54

Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.

KARAR

Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı Fatma’nın maliki olduğu 461 sayılı parselin tapu kaydında soyadının eksik yazıldığını ileri sürerek nüfus kayıtlarına uygun şekilde “P…” soyadının eklenmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir:
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması veya tespiti istenen talep konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus müdürlüğünden, talep konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hâlâ kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında talebin kabulü yoluna gidilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Şöyle ki; dava konusu taşınmaz, 1961 yılında yapılan tespite göre; 1330 (1914) tarih ve 1 sıra numaralı tapu kaydına göre tamamı sekiz hisse itibar edilip, 2 hissede 6 payın Ahmet kızı Fatma’ya, diğer 6 payın ise Fatma’nın ilk kocası Osman evlatlarına (Ahmet, Ali Şahbaz, Emine) ait olduğu, Fatma’nın 1932 yılında ölümü ile mirasını kocası Ömer ve ilk kocası Osman’ın evlatları ile ikinci kocasının çocuklarına (Emine, Cabbar, Kemal, Meryem) terk ettiği Osman kızı Emine’nin de 1946 yılında vefatı ile mirasını kocası Ahmet Bıçak ve evlatları Elif ve Fatma’ya terk ettiği, ancak mirasçıların veraset belgesi ibraz edemediklerinden Ahmet kızı Fatma’ya ait payın Fatma mirasçıları adına tahdit ve tespit gördüğü anlaşılmaktadır.
Öte yandan davacı, dava konusu taşınmazda kayden paydaş olan “Ahmet kızı Fatma”’nın, mirasbırakan annesi olduğunu iddia etmekle, dosya içerisine alınan veraset ilamına ve nüfus kaydına göre davacının annesinin 1929 yılında doğup, 1974 yılında öldüğü çocuklarının ise tapulama tutanağında sayılanlarla örtüşmediği görülmektedir. Aynı şekilde davacının babası P..M..olup, tapulama tutanağında Fatma’nın eşleri olarak belirtilen Osman ve Ömer’den başka bir kişi olduğu açıktır. Fatma’nın P..M.. ile sonradan nikahsız bir birlikteliği olduğu düşünülse dahi tespit tarihi (1961) itibarıyla davacı ve bir kısım kardeşleri hayatta olup, Fatma’nın mirasçıları olarak adlarının tapulama tutanağında zikredilmesi olanaklı iken hiç bahsedilmemiştir.
Hal böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, “Ahmet kızı Fatma” ile davacının mirasbırakanı “Ahmet kızı F..P..”ın aynı şahıs olup olmadıklarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, nüfus kayıtlarının tapudaki haliyle de araştırılarak kayıt maliki Fatma ile davacının mirasbırakanı Fatma’nın gerek doğum tarihi ile dayanak tapu kaydının tarihi, gerek ölüm tarihi ile tapulama tutanağında belirtilen ölüm tarihi gerekse aile bireyleri (eşler ve çocuklar) bakımından tespit ve nüfus kaydı ile veraset ilamı arasındaki çelişkilerin giderilmesi, tapulama tutanağına esas alınan dayanak tapu kaydı ve davacının mirasbırakanı Fatma’nın tapuda soyadı tashihine ilişkin daha önce görülmüş ve kesinleşmiş Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/169 E., 2012/188 K. sayılı tapuda kayıt tashihi dosyasının getirtilerek incelenmesi, gerekirse mahallinde keşif yapılarak mahalli bilirkişi ve tanıkların taşınmaz başında dinlenilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere noksan soruşturma ile yetinilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.