Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/6454 E. 2018/418 K. 18.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/6454
KARAR NO : 2018/418
KARAR TARİHİ : 18.01.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-

Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, 27255 ada 7 parsel sayılı taşınmazda yer alan 8 nolu bağımsız bölümdeki ½ payını davalıya satış suretiyle devrettiğini, satış işleminden sonra davalının bankadan temin ettiği kredinin kendisine ödenmesi amacıyla taşınmaz üzerine ipotek tesis edilmesi için de başvuru yaptığını ancak davalının bu işlemi devam ettirmediğini ve satış bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazın temlik edilmesi üzerine davacı seçimlik hakkını bedel yönünden kullanarak 75.000-TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar Dairece ‘’…Somut olaya gelince; dava konusu 27255 ada 7 parselde bulunan 2. kat 8 nolu bağımsız bölümün yargılama sırasında davalı tarafından 10.07.2009 tarihinde dava dışı kişiye satıldığı görülmektedir. Hal böyle olunca, HUMK’nun 186. maddesi gereğince işlem yapılıp ondan sonra İşin esasının incelenmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.’’ gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldırıcak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin ancak senet ile ispatlanabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu taşınmazdaki 1/2 payını 22.05.2009 tarihli akitle davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalının aynı akitle taşınmazın diğer ½ payını dava dışı eşinden devraldığı ve taşınmazın tamamını 10.07.2009 tarihinde dava dışı kişiye satış suretiyle devrettiği kayden sabit olup … müdürlüğünün dosya kapsamnda bulunan cevabi yazısında satış ve ipotek işlemi için tarafların başvuruda bulunduğu, … sisteminde satış ve ipotek işleminin ayrı yapılması gerektiğinden satış işleminden sonra yerine getirilmek üzere ipotek işleminin hazırlandığı ancak satıcı ve alıcı arasında anlaşmazlık oluşunca ipotek işleminin gerçekleştirilemediğinin bildirildiği, … Bankasının cevabi yazısında da davalının 18.05.2009 tarihinde konut kredisi talebiyle başvuruda bulunduğu, henüz kredi süreci ile ilgili işlemler sonuçlanmadan kredi talebini geri çektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Ne var ki mahkemece hükme yeterli araştırma yapıldığını söylebilme olanığı yoktur.
Hal böyle olunca, satış bedelinin (semen) satışın asli unsurlarından olduğu gözetilmek suretiyle mahkemece yukarıdaki ilkeler doğrultusunda toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.