YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4905
KARAR NO : 2015/11847
KARAR TARİHİ : 14.10.2015
MAHKEMESİ : EĞİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2007
NUMARASI : 1996/18-2007/143
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı Hazine tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …………..’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili, 223 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davaya yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, bir kısım davalıların dava tarihinden önce ölmüş olduklarından dava şartı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1975 yılında yapılan kadastro çalışmasında çekişme konusu 223 parsel sayılı taşınmazın 1/6 şar pay olarak ……… çocukları …………, …………, ………, …………, ……… ve ……….. adlarına senetsizden tespit edildiği ve taşınmazların halen bu kişiler adına kayıtlı olduğu, eldeki davanın ise toplam 35 kişi hasım gösterilmek suretiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; dava ehliyeti davada taraf olma yeteneğidir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK taraf ehliyetini tanımlamamış, aynı yasanın 38.maddesiyle Medeni Kanuna yollamada bulunmakla yetinmiştir. Türk Medeni Kanunu ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış ve 8,28,47 ve 48.maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir. Öte yandan, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarakta taraf ehliyetinin sona ereceği Türk Medeni Kanunun 28.maddesinin buyurucu nitelikteki hükmüyle açıklanmıştır. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Bu itibarla, gerek Türk Medeni Kanun gerekse HUMK.nu dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden
düzenleyici hükümler koymuş; ölü kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır. Nitekim 4.5.l978 tarih l978/4-5 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında da dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamıyacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına ardıllık (halefiyet) kuralı uygulanamıyacağından tebligat yapılmak veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece, kendiliğinden (resen) gözönünde bulundurulması gereken bu usul kuralı gözetilerek, dava tarihinden önce öldüğü anlaşılan bir kısım davalılar hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, çekişme konusu taşınmazlar paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğuna göre, TMK’nun 688 ve takip eden maddelerde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanacağı gözetildiğinde halen sağ olan davalılar hakkındaki davaya devam edilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca; dava tarihinde sağ olan davalılar yönünden yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında araştırma ve inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gereçlerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı Hazine vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.