Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/4311 E. 2017/5905 K. 30.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/4311
KARAR NO : 2017/5905
KARAR TARİHİ : 30.10.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tazminat olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan …in ait 522, 281, 688, 570, 424, 202, 1249, 1535, 63, 62, 406, 778, 1262, 64, 1536, 1407, 823, 1502, 230 ada 8, 242 ada 32 ve 28, 69 ada 222 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak ayrıca saklı payı zedeleme kastıyla davalı oğullarına satış veya bağış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, 522, 281, 688, 570, 424, 202, 187, 397, 1249, 1535, 62, 63, 64, 406, 778, 1262, 1536, 1502, 823, 1407, 230 ada 8, 242 ada 28 ve 32, 69 ada 222 parsel sayılı taşınmazların muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında kendisi ve davalılar adına tesciline, 202, 281, 570, 1249, 823, 628, 62,63, 628, 242 ada 28,230 ada 8, 688, 1262 parsel sayılı taşınmazlarda bedelin tazminine, aksi takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunarak aralarında taksim sözleşmesi yaptıklarını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taksim sözleşmesi imzalayan davacının şekil şartlarına uyulmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasırakan …’in 01.10.2001 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları davacı …, davalılar …ın kaldıkları, 62,202,406 ve 522 parsel sayılı taşınmazların kadastro öncesi … adına tapuda kayıtlı iken aralarında yapmış oldukları taksim gereği mirasbırakan …’e kaldığı, murisin de taşınmazları haricen davalı oğullarına sattığı ve kadastro tespitinin davalılar adına yapılması yönündeki muvafakati (muvafakat beyanı parmak izi ile tevsik edilmiştir) nedeniyle tespitin davalılar adına yapıldığı, 64 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payı kadastro öncesi tapuda mirasbırakan … ve 1/2 payı da davacı adına kayıtlı iken murisin payını haricen davalı oğullarına sattığı ve kadastro tespitinin davalılar adına yapılması yönündeki muvafakati (muvafakat beyanı parmak izi ile tevsik edilmiştir) nedeniyle tespitin 1/2 pay ile davalılar ve 1/2 pay ile davacı adına yapıldığı, 63,397,424,688,778,1249,1262 parsel sayılı taşınmazların kadastro öncesi …oğulları… adına tapuda kayıtlı iken aralarında yapmış oldukları taksim gereği mirasbırakan …’e kaldığı, murisin de taşınmazları haricen davalı oğullarına bağışladığı ve kadastro tespitinin davalılar adına yapılması yönündeki muvafakati (muvafakat beyanı parmak izi ile tevsik edilmiştir) nedeniyle tespitin davalılar adına yapıldığı, 570 parsel sayılı taşınmazın kadastro öncesi tapu kaydında Kerim oğulları … adına tapuda kayıtlı iken kayıt maliklerinin taşınmazı 1964 yılında davalı …’e haricen bağışladıklarının tapulama tutanaklarından anlaşıldığı, 424 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payının davalı … tarafından dava dışı …’e 13.08.2010 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği, diğer davalı …’in de 1/4 payını davalı kardeşi …’e 29.05.2013 tarihinde yine satış suretiyle temlik ettiği, 1249 parsel sayılı taşınmazın davalılar tarafından dava dışı …’a 06.02.2001 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği, tapuda kayıtlı 187 parsel sayılı taşınmazın 9/24 payının mirasbırakan adına tespit gördüğü, 281 parsel sayılı taşınmazın davalılar tarafından dava dışı … şirketine 06.10.1992 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği, mirasbırakan adına tespiti yapılan çekişmeli 823 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanın vekili davalı … aracılığıyla 29.05.1986 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü’ne satış suretiyle temlik edildiği, 1407 parsel sayılı taşınmazın 3/8 pay ile mirasbırakan adına tespit gördüğü, 1502 parsel sayılı taşınmazın davalılar … adına kayıtlı iken kadastro ile aynı paylarla adı geçen davalılar adına tespitinin yapıldığı, mirasbırakanın adına tespiti yapılan 1535 parsel sayılı taşınmazı murisin vekili dava dışı … aracılığıyla davalı oğlu …’e 16.02.1984 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, çekişmeli 1536 parsel sayılı taşınmazın tapuda 1/2 paylarla mirasırakan ve davacı adına kayıtlı iken kadastro çalışmaları ile aynı paylarla adı geçen kişiler adına tespitinin yapıldığı, mirasbırakanın maliki olduğu çekişmeli taşınmazlardan 230 ada 8 parsel sayılı taşınmaz ile 242 ada 28 parsel sayılı taşınmazın davalı oğlu …’e, 242 ada 32 parsel sayılı taşınmazın ise diğer davalı …’e 19.03.1982 tarihinde aynı akitle satış suretiyle temlik edildiği, 69 ada 222 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kat irtifakı kurulmak suretiyle aynı ada 231 parsel numarasını aldığı, muris … mirasçılarından dava dışı …’ın 05.04.2002 tarihinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile tenkis isteklerine konu mahkemenin 2002/199 Esasına kayıtlı davayı eldeki davanın davacısı ile davalılarına karşı açtığı, davanın feragat nedeniyle ret ile sonuçlanarak 07.07.2009 tarihinde kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TMK’nın 513. maddesinde düzenlendiği üzere, tenkis davası mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Somut olayda; mirasbırakan 01.10.2001 tarihinde ölmüş, dava ise 06.09.2013 tarihinde açılmıştır. Davacının da yer aldığı 12.09.2002 tarihli taksim sözleşmesinde davacı bağış hususunu öğrenmiştir. Davalılara bağışlanan taşınmazlar yönünden TMK’nın 513.maddesinde yer alan bir yıllık sürenin geçtiği sabittir.
Bu durumda, bağışlanan taşınmazlar yönünden davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden Reddine.
Çekişmeli 62, 64, 202, 406, 522, 63, 397, 424, 570, 688, 778, 1249, 1262 parsel sayılı taşınmazlar yönünden; tapulu taşınmazlarda mülkiyeti nakleden akitlerin resmi biçimde yapılması TMK’nın 706 (eski MK.nun 634), B.K.nun 213 ve Tapu Yasasının 26. maddesi hükmü gereğidir. Ne var ki, gerek 766 sayılı Tapulama yasasının 32/B maddesi, gerekse 9 Ekim 1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 13/B maddesiyle bu yasaların genelde bir tasfiye yasası olmaları nedeniyle T.M.K.nun 706 (eski M.K.nun634) ve Borçlar Yasasının 213 maddesinde mülkiyetin naklinde öngörülen buyurucu nitelikteki hükümlere ayrık bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre, kayıt sahibinin tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda taşınmazın zilyedi adına tespit ve tesciline muvafakatını bildirmesi , mülkiyetin zilyet adına geçirilip onun üzerine tespitinin yapılabilmesi için yeterli kabul edilmiştir. Eş anlatımla, kadastro teknisyeni huzurunda verilen muvafakat bildirimi, resmi memur önünde serbest irade ile belirtilen tescil isteme beyanı olarak görülmüştür. Kayıt sahibinini zilyet adına tespite muvafakat beyanının haricen satış, hibe gibi ya da başka bir nedene dayandırılarak ileri sürülmüş olması da bu kabulde sonuca etkili değildir.
O halde, çekişme konusu bu taşınmazlar yönünden, mirasbırakanın yapmış olduğu işlemde, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığından, anılan taşınmazlar yönünden de davanın reddedilmesi doğrudur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları da yerinde görülmediğinden Reddine.
Davacının diğer taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava konusu 230 ada 8 parsel ile 242 ada 28 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan tarafından davalı oğlu …’e, 242 ada 32 parsel sayılı taşınmazın davalı oğlu Kerim’e, 1535 parsel sayılı taşınmazı vekili aracılığıyla davalı oğlu …’e satış suretiyle temliki işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu yönünde yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı gibi mirasbırakanın paydaşı olduğu 187 parsel sayılı taşınmaz ile 281,628,1407,1502,1536 ve 69 ada 222 parsel sayılı taşınmazların ilk tedavülünden itibaren kadastro tutanakları, geldi-gitti kayıtları ve tüm dayanak belgeleri getirtilerek mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptandığını söyeleyebilme imkanı yoktur.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, 187, 281, 628, 1407, 1502, 1536 ve 69 ada 222 parselin ilk tedavülünden itibaren tüm tapu kayıtları ve dayanak belgelerin getirtilerek anılan taşınmazlar ve 230 ada 8, 242 ada 28, 242 ada 32 ve 1535 parsel sayılı taşınmazlarda yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak delillere göre mirasbırakanın temliklerdeki gerçek irade ve amacının kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.