Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/430 E. 2015/2668 K. 23.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/430
KARAR NO : 2015/2668
KARAR TARİHİ : 23.02.2015

MAHKEMESİ : GÖLKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2014
NUMARASI : 2012/47-2014/72
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …..’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava; ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı; dava konusu 362 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1 ve 2 nolu dükkân, 5 ve 9 nolu mesken vasfındaki bağımsız bölümlerin murisleri ………’dan miras yoluyla intikal ettiğini, 1 ve 2 nolu bölümlerin annesi ……. ve kardeşi ….. tarafından bizzat kullanıldığını, dükkân vasfındaki bölümleri ise kiraya vermek suretiyle kullandıklarını, anılan taşınmazlardan yararlandırmadıkları gibi gelirinden de payına isabet eden bedeli vermediklerini, öteyandan babalarına ait olan ve adına tescilini sağlayamadığı 48 M 497 plakalı aracın satışından payına düşenin de ödenmediğini ileri sürerek dava tarihinden geriye dönük beş yıllık ecrimisilden payı karşılığı 11.175,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçılar arasında sorun yaşanmadığını, davacının kullanımına engel olmadıklarını, intifadan men koşulunun gerçekleşmediğini istenilen ecrimisilin fahiş olduğunu, diğer taraftan aracın murisin sağlığında satıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; tarafların paydaş oldukları, davalıların elatmasının kanıtlandığı gerekçesiyle paya isabet eden bilirkişiler tarafından belirlenen ecrimisilin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK’nun 389., yine HMK’nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada HUMK’nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK’nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.
Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Bu durumda; değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verildiği halde gerekçeli kararda davanın kabulü ile 4.320,00 TL’nin davalılar ….ve …….’dan, 3.900,00 TL’nin davalı …….’dan, 4.320,00 TL’nin davalı ……’dan toplamda 12.540,00 TL. ecrimisilin tahsiline yazılmak suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar oluşturulması doğru değildir.
Kabule göre de;
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kat mülkiyeti kurulu, 362 ada,1 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1, 2, 5 ve 9 nolu bağımsız bölümlerin tarafların ortak mirasbırakanı Cemil Yılmaz’dan miras yoluyla intikal ettiği, 1 nolu bağımsız bölümde davacı ve davalılardan ……’ın dava dışı ……… ile 2, 5 ve 9 nolu bağımsız bölümlerde ise pay temlikleri (03/01/2012) sonucu davalılardan …. ile paydaş oldukları, 1 ve 2 nolu dükkân vasıflı bağımsız bölümlerin ….. tarafından kiraya vermek suretiyle, 5 nolu mesken vasıflı bağımsız bölümün …… ve ……, 9 nolu bağımsız bölümün ise …… tarafından ikâmet etmek suretiyle bizzat kullanıldığı saptanmak, kiraya vermek suretiyle elde edilen kira gelirinin hukuki semere niteliğinde olduğu, paydaşlar arasında intifadan men koşulunun aranmayacağı, 5 ve 9 nolu bağımsız bölümler bakımından ise davacının 02/11/2010 tarihinde açtığı ortaklığın giderilmesi davası ile intifadan men koşulunun gerçekleştiği, davalı Turan dışındaki davalıların 03/01/2012 tarihinden itibaren kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı saptanmakla ecrimisil isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Belirtilmelidir ki; gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)
25/05/1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tâbi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK’nin 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil hesabında, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenmeli, sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilmelidir.
Somut olay yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; ecrimisili belirleme yöntemi açıkça ortaya konulmadan, saptamada esas alınan kriterler gösterilmeden hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınmak suretiyle karar verilmesinin doğru olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Öte yandan; ecrimisil davalarında, dava tarihine kadar gerçekleşen ecrimisile hükmedilebilir. Dava tarihinden sonraki dönemi kapsar şekilde ecrimisile karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, herbir davalının kullandığı yer ve dönem itibariyle sorumlu tutulması gerektiğinin gözetilmemesi, dava konusu edilen dönem için 11.175,00 TL ecrimisil talep edildiği ve dava değeri ıslah edilmediği halde HMK’nin 297. maddesine muhalefet edilerek talep aşılmak suretiyle 12.540,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olması, öte yandan 48 M 04 97 plakalı araç bakımından da talep bulunduğu ve hakkında gerekçe kurulduğu halde olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamış olması da doğru değildir
Hâl böyle olunca, mahallinde yeniden konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılması, yukarıda açıklanan ilkeler, gözetilmek suretiyle kira esasına göre, emsaller de incelenerek hüküm vermeye elverişli, ayrıntılı, denetlenebilir rapor alınması, herbir davalının bizzat kullanarak ve hukuki semeresinden yararlanarak tasarrufta bulunduğu dönem ve bağımsız bölüm üzerinden taleple bağlı kalmak ve her bir talebi karşılayacak şekilde 10.04.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca hüküm kurulması için karar bozulmalıdır.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.