Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/38 E. 2015/1320 K. 28.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/38
KARAR NO : 2015/1320
KARAR TARİHİ : 28.01.2015

MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2010
NUMARASI : 2007/418-2010/565
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ……….’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden paydaşı olduğu 9141 parsel sayılı taşınmazın tamamını davalıların bina yapmak ve kullanmak suretiyle işgal ettiğini, tasarruf etmesine engel olduklarını ileri sürerek 1.7.2002 – 1.7.2007 dönemi için ecrimisil bedeli olarak toplam 9.000,00 TL nın hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalılar, davaya yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, davacının paydaşı olduğu çekişme konusu taşınmazın tamamının davalılar tarafından kullanıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu arsa nitelikli 452 m2 yüzölçümündeki 9141 parsel sayılı taşınmazın taraflar ile birlikte dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki, dava dilekçesinin, usulüne uygun olarak davalılara tebliğ edilmeden davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasanın 27. maddesi (HUMK’nun 73. maddesi) uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitin yöntemi 7201 Sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve devamı maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.
Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili, Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Kural olarak “tebligat” tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı yasanın 3. maddesiyle eklenen 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/2 maddesinde ‘’ Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.’’ aynı yasanın 5. maddesiyle eklenen Tebligat Kanununun 21/2 maddesinde “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” Muhataba tebligat yapılamamışsa, tebliğ memuru bulabileceği adresleri araştırır, bulamazsa durumu muhtara onaylatmak suretiyle saptar, tebliği çıkaran kuruluşa bildirir. İlgili kuruluş kişinin adresini resmi veya özel kurum ve dairelerden gerekli gördüklerinden araştırır. Buna rağmen, adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir. (Teb.K 28. md ) özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir. (1.H.D. 29.09.2009 2009/ 4569-9393, 1. H.D. 22.03.2010 2010/ 1988-3235, HGK 20.09.1999 1-609/744 Baki Kuru HMU 2. cilt. 5. 1582, 1583)
Taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’ nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Somut olaya gelince; davalılar hakkında yeterli adres araştırması yapılmadan dava dilekçesi ilanen tebliğ edilmiş olmakla tebliğin yöntemine uygun olduğu söylenemez.
Nitekim; davalılar hakkında, ikamet edilmeyen boş arsa olan taşınmazın bulunduğu adrese çıkartılan tebligatın, tebliğ edilemeden iade edildiği, zabıta araştırmasında ise davalıların adresinin tespit edilemediği, Nüfus Müdürlüğüne yazılan müzekkerede ise davalıların yeterli kimlik bilgileri yer almadığından adres kayıt sistemine uluşılamadığı sabittir.
Öteyandan; eldeki davalılardan K.. Ö.. tarafından açılan Gaziosmanpaşa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/1693 esasında görülmekte olan çekişme konusu 9141 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın giderilmesine ilişkin davanın derdest olduğu, ayrıca taraflar arasında derdest olan icra dosyalarınında bulunduğu temyiz dilekçesinde ileri sürülmüştür.
Hal böyle olunca; usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlanmaksızın davalıların savunma hakları kısıtlanarak işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.