Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/3775 E. 2017/2666 K. 17.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3775
KARAR NO : 2017/2666
KARAR TARİHİ : 17.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, mirasbırakanları … oğlu …nın maliki olduğu 1422 ada 32 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine tarafından açılan davada TMK 501. maddesi gereğince mirasçıların istihkak davası açma hakları saklı kalmak kaydıyla Hazine adına tesciline karar verildiğini, tapuda kayıt maliki … oğlu …’in soyadı yasası gereğince soyadının ‘…’ olarak yazıldığını, kendilerinin … ’nın mirasçıları olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hazine, taşınmazın hükmen adına tescil edildiğini, bütün aramalara rağmen kayıt malikine ulaşılamadığından, ölü veya sağ olduğu bilinmediğinden yasal ilanlar yapılarak taşınmazın tapusunun iptaline karar verildiğini, davanın iki mirasçı tarafından açıldığını, ancak tüm mirasçılar adına tescilinin talep edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen dosyada; asıl davada davacı olmayan mirasçılar tarafından aynı sebeple, aynı taşınmaz hakkında davalı aleyhine açtıkları davada tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine ilişkin karar Dairece “…… 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/407-826 sayılı mahkeme hükmü ile kayıt malikinin mirasçı bırakmadan öldüğü saptandığına ve davacıların da elde etmiş oldukları veraset ilamı gereğince kayıt malikinin mirasçısı olduklarını ileri sürdükleri anlaşıldığına göre mirasçılık olgusu yönünden farklılık yaratan iki mahkeme kararı bulunduğu görülmektedir. Bu durumda mirasçılık ilişkisi yönünden değinilen iki mahkeme kararı arasında farklılık bulunduğu gözetilerek davacı tarafın hazineye husumet tevcih etmesi suretiyle açacağı dava sonucunda elde edeceği hasımlı veraset ilamı ile eldeki davanın çözüme kavuşturulması zorunluluğu bulunmaktadır. Hal böyle olunca; mahkemece, hasımsız elde edilen mirasçılık belgesi hükme esas alınarak yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir…” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacıların tapu kaydında ismi geçen … oğlu …’in mirasçıları oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne, birleşen davada ise hukuki yarar bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 1422 ada 32 parsel sayılı taşınmaz … oğlu … adına 29.01.1970 tarihinde kadastro tespiti neticesinde tescil edilmiş olup, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2003/407- 826 E.K. sayılı dosyasında 4721 sayılı TMK nun 501. maddesi (MK.nun 548. maddesi) hükmü uyarınca kayıt maliki …’in mirasçı bırakmaksızın ölümü gerekçesiyle taşınmazın devlete kaldığı iddiası ile hasımsız olarak açılan davanın kabulle sonuçlanarak sicil kaydını Hazine adına oluşturulduğu, 32 parsel sayılı taşınmazın 07.06.2007 tarihli imar uygulaması sonucunda 2492 ada 7 ve 2509 ada 1 parsellerin oluştuğu, 2492 ada 7 parsel sayılı taşınmazın müstakil olarak Hazine adına, 2509 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ise 1131/66000 oranındaki payının Hazine adına tescil edildiği, 2509 ada 1 parselin geldi kayıtlarından 1422 ada 26 parsel için dava dışı … ’in mirasçıları tarafından Hazine aleyhine açılan … 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 22.11.2006 tarih 2006/708 Esas, 2006/878 Karar sayılı kararı ile tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescile karar verildiği, bu karara istinaden imarla oluşan çekişme konusu 2509 ada 1 parselde … mirasçıları adına 56/66000 payın hükmen oluştuğu ve 13.11.2008 tarihli ipka işlemi ile Hazine adına 1075/66000 payın tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Öyle ise; dava konusu 2509 ada 1 parsel sayılı taşınmazda Hazine payı 1075/66000 olmasına rağmen 1131/66000 payın iptali ile mirasçılar adına tescile karar verilmesi doğru değildir.
Ayrıca, mahkemece 22.05.2008 tarihli 6. celsede, … mirasçılarının dahili dava edilmelerine ilişkin talebinin reddine, ayrı dava açmalarına karar verildiği ve davaya dahil edilmek istenen mirasçılar … ve … vekili olarak da davacılar vekilinin duruşmaya kabulüne karar verildiği, ara karar doğrultusunda açılan ayrı dava ile eldeki davanın birleştirildiği, hüküm de ise asıl dava üzerinden karar verilerek birleştirilen davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, davaların birleştirilmesi hâlinde, birleşen davalar birlikte görülmekle birlikte ayrı dava olma özelliğini korudukları, her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinde kuşku yoktur. Nitekim 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında isteklerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir.
Ne var ki; asıl ve birleştirilen dava dosyaları bakımından ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken, asıl dava dosyasında davanın kabulü ile (1422 ada 32 parsel numarasında kayıtlı iken) imar uygulaması ile 2492 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tamamı ve 2509 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına kayıtlı 1131/66000 hissenin iptali ile bu hissenin verasette iştirak şeklinde … mirasçıları olan davacılar … kızı …, oğlu …, … kızı… adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilip, birleştirilen 2008/177 Esas sayılı dosyada davacılar hakkında asıl dava üzerinden hüküm kurulduğu gerekçesiyle hukuki yararları kalmadığından davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hâl böyle olunca, birleşen davadaki tapu iptal ve tescil isteği yönünden ayrıca bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi isabetsizdir.
Davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.