Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/3031 E. 2017/4789 K. 28.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/3031
KARAR NO : 2017/4789
KARAR TARİHİ : 28.09.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davacıların davasının kabulüne, asli müdahil …’ın davasının reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacılar, davalı ile ortak mirasbırakanları …’nün kayden maliki olduğu dava konusu 658 parsel sayılı taşınmazı (imar uygulaması sonucu 419 ada 1, 2, 3, 4, 5, 14, 15, 16 sayılı parseller, 420 ada 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 sayılı parseller, 421 ada 1, 2, 3 ve 4 sayılı parseller ile 501 ada 2 sayılı parsel ve 501 ada 12 parsel sayılı taşınmaz) davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Asli Müdahil, Dava konusu 658 sayılı parselin davalı adına kayıtlı olan 10125/40125 payını …. 2. Noterliğinin 19.04.2005 Tarih ve 02763 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, bu sözleşmenin tapuya şerh verildiğini, bu sözleşmeden sonra da 16.06.2005 tarihli satış protokolü ile de yine 658 sayılı parselden 10.000 m2 daha satına aldığını, davalıya toplam 100.000 TL ödediğini ve böylece taşınmazda üstün hak sahibi olduğunu ileri sürerek asıl davanın reddi ile davalı … adına kayıtlı 20.125 m2’lik kısmın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu devrin muvazaalı olmayıp bedeli karşılığında yapıldığını ve bakıma muhtaç muris …’ye ölene kadar baktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, satış vaadi alacaklısı asli müdahilin dayandığı gayrimenkul satış vaadi şerhinin, şerhten önceki mirasçılık hakkına dayanan davacı mirasçılara karşı ileri sürülemeyeceği, davacıların ayrıca satış vaadi borçlusu olan davalının temlikinin muvazaalı olduğunu kanıtladıklarını, muvazaalı satış işleminin yapıldığı andan itibaren geçersiz olacağı, davalının, sahip olduğu haktan fazlasını devredemeyeceği, ayrıca satış vaadi sözleşmesinden sonra çekişmeli taşınmazın imar uygulaması ile muhtelif parsellere ayrıldığı, bu nedenle satışı vaad edilen yerin belli olmadığı ve bu nedenle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının da kalmadığı gerekçesiyle asli müdahilinin davasının reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin mal kaçırma amaçlı olduğu saptanarak davanın davacıların yasal miras payları oranında kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davacıların tüm davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davalı …’ın sair ve asli müdahil …’ın temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; …. 2. Noterliğinde düzenlenen 19.04.2005 tarih ve 02763 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış sözleşmesi ile davalı …’ın kayden paydaşı olduğu çekişme konusu 658 sayılı parselin adına kayıtlı kısmından 10125/40125 payını ve bu payın tamamının da …./…yolu cepheli olmak üzere 5.000 TL bedelle asli müdahil …. satmayı vaad ettiği, ayrıca 15.06.2005 tarihli dava dışı şahitler ve davalı … ile asli müdahil … imzalı “satış protokolü” başlıklı adi belge ile de 658 sayılı parselden 10.000 m2 daha ilave olarak davalı tarafından …. satıldığı, …. taşınmazda toplam 20.000 m2 payı olduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
2644 Sayılı Tapu Kanununun 26.maddesi, Türk Medeni Kanunun 706.maddesi ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237.maddesi ile Noterlik Kanununun 60.maddesi hükümleri uyarınca, tapulu olan taşınmazların haricen yapılan satışlarına hukuken değer verilemeyeceği gözetilerek 15.06.2005 tarihli ve “satış protokolü” başlıklı adi belgenin geçersizliğinin benimsenmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki, …. 2. Noterliğinin 19.04.2005 tarih ve 02763 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış sözleşmesinin davalı … ve asli müdahil Erol arasında düzenlendiği ve sözleşmenin taraflarını bağlayacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, dava konusu 658 sayılı parselin imar uygulaması sonucu oluşan 419 ada 1, 2, 3, 4, 5, 14, 15, 16 sayılı parseller, 420 ada 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 sayılı parseller, 421 ada 1, 2, 3 ve 4 sayılı parseller ile 501 ada 2 sayılı parsel ve 501 ada 12 parsel sayılı taşınmazlarda 19.04.2005 tarih ve 02763 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış sözleşmesiyle satışa konu edilen miktar esas alınarak imar uygulaması sonucu kesilen DOP payı da gözetilerek taşınmazlardaki davalı …’ın 1/8 payı üzerinden asli müdahil lehine iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile asli müdahil bakımından davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan, davalı … imar uygulaması sonucu oluşan 501 ada 2 sayılı parselde 455/549 ve 501 ada 12 sayılı parselde ise 499/999 hisse ile paydaş olup iptal tescil kararının anılan paylar üzerinden verilmesi gerekirken, davalı taşınmazlarda tam malikmiş gibi hüküm tesisi de isabetsizdir.
Asli müdahilin ve davalı …’ın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.09.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davanın nitelendirilmesinde ve sair hususlarda çoğunluk ile aramızda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Taşınmaz davalıya muristen muvazaalı olarak intikal etmiş, davalı da bir kısım paylarını Gayrimenkul Satış Vaadi ile bir kısmını da harici satış sözleşmesi ile müdahil davacıya devretmiştir.
Davacılar hiç dava açmasalardı davalı tarafından müdahil davacıya resmi senet ile satışı vaad edilen taşınmazın müdahil adına tesciline engel bir durum olmayacaktı.
Davalı aleyhine dava açan mirasçıların payı oranında taşınmazın müdahil davacı adına tesciline imkan bulunmamaktadır. Ne var ki dava açmayan mirasçıların payları davalı üzerinde kalmıştır. Davalının üzerinde kalan paylar bakımından tasarrufta bulunmasını engelleyen bir düzenleme bulunmamaktadır. Davacılardan hiç biri dava açmasaydı taşınmazın tamamını tasarruf edebilecekken bir kısım mirasçının payları oranında dava açmaları nedeniyle, davalının halen üzerinde bulunan dava dışı diğer paydaşların payları bakımından tasarruf edemeyeceğini düşünmek mümkün değildir.
Anlatılan bu nedenlerle müdahil davacının davası açısından DOP payı ve davacılara isabet edecek pay düşüldükten sonra davalı üzerinde kalan miktar üzerinden müdahil davacının resmi senede dayalı davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken davalının miras payı üzerinden müdahil davacının davasının kabulü gerektiği yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.