Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/229 E. 2015/1369 K. 28.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/229
KARAR NO : 2015/1369
KARAR TARİHİ : 28.01.2015

MAHKEMESİ : HEKİMHAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2013
NUMARASI : 2010/70-2013/93
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ………’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacılar, kayden malik oldukları 184 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazları davalının haksız olarak kullandığını, taşınmazlardaki kayısı ağaçlarının meyvelerini topladığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Davalı, taşınmazın davacı annesi ……… tarafından kendisine bağışlandığını, 15 yıldır kullandığını, ancak annesinin 4 ay önce öldüğünü belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 184 ada 1 parsel sayılı taşınmaza el atmanın önlenmesine, ecrimisil isteminin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 184 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacı ………, 2 parsel sayılı taşınmazın da H.. O.. adlarına tapuda kayıtlı olup, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının olmadığı, davacı …………in yargılama sırasında 21.09.2010 tarihinde ölümüyle davalı……….’in mirasçı olduğu, diğer mirasçıların davaya dahil edildikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere; 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; davaya konu 184 ada 1 parsel sayılı taşınmaz tapuda davacı …….. adına kayıtlı olup, ………..in yargılama sırasında ölümü ile davalının da mirasçı konumunda bulunduğu görülmektedir. Nevarki, mahkemece yukarıdaki ilkeler çverçevesinde bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesindeki “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhengi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklindeki düzenleme gör ardı edilerek; davaya konu, 184 ada 2 parsel yönünden hüküm kurulmamış olması da isabetsizdir.
Hâl böyle olunca, 184 ada 1 sayılı parsel bakımından yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, taraf delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinelerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi 184 ada 2 sayılı parsel bakımından olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları bu sebeple yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.