Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/227 E. 2015/425 K. 15.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/227
KARAR NO : 2015/425
KARAR TARİHİ : 15.01.2015

MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2011
NUMARASI : 2010/6-2011/431
Taraflar arasında görülen elatamanın önlenmesi, ecirimisl ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ………..’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup davacılar, kayden malik oldukları 1458 ada 4 parsel sayılı taşınmazın bir kısmına davalının müdahalede bulunulduğunu ileri sürerek el atmanın önlenmesi, el atılan kısmın yıkılması ve uygun bir ecrimisil ödenmesini istemişler aşamada ecrimisil taleplerinden vazgeçmişlerdir.
Davalı, taşınmazı 30 yıldır aynı şekilde kullandığını ve belediyeden alınan imar iznine göre inşaat yaptığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya ait binanın davacılara ait parsele 6.48m² tecavüzde bulunduğu ve çaplı taşınmazlarda iyiniyet iddiasında bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu üzerinde kat mülkiyeti kurulu 1458 ada 4 parselde yer alan bağımsız bölümlerin davacılar adına kayıtlı olduğu, komşu natamam kargir bina vasıflı 1458 ada 3 parselin ise müstakilen davalıya ait olduğu ve bu parselin tapu kaydında üzerindeki binanın aynı ada 4 parsele 6.48m2 tecavüzlü olduğuna dair şerh bulunduğu; Dairece yapılan geri çevirmeler sonucu getirtilen yetersiz belgelerden parsellerin imar parseli olup olmadığı belirlenemediği gibi Dairenin 23.10.2014 tarihli ve 2014/14368-16459 E., K. Sayılı geri çevirme kararının gerekleri de yerine getirilmeden dosyanın iade edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Zira dava konusu 1458 ada 3 ve 4 parsellerin imar parseli olması ve tecavüzlü kısmın imar uygulaması sonucu davacı parselinde kalması halinde yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bir değerlendirme yapılması gerektiği halde davalıya ait binanın yaptığı taşkınlığın imar uygulaması sonucu oluşup oluşmadığı belirlenmeden sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, dava konusu 1458 ada 3 ve 4 parselin imar parseli olup olmadığının, imar uygulaması yapılmışsa tam olarak ne zaman yapıldığının ve imar uygulamasından önce davalı tarafın, tecavüzlü alanda, kayda dayalı bir hakkının bulunup bulunmadığının tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve koşulların oluşması halinde yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.