Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/191 E. 2017/2873 K. 24.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/191
KARAR NO : 2017/2873
KARAR TARİHİ : 24.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacılar, 2193 ada 7 parseldeki taşınmaza müştereken malik olduklarını, arsanın yaklaşık olarak 20 yıldan beri davalı tarafından işgal edildiğini, 03/08/2010 tarihinde işgaline son vereceğine dair yazılı taahhüdünü yerine getirmediğini ileri sürerek davalının haksız müdahalesinin önlenmesine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL ecrimisilin tahsilini istemişlerdir.
Davalı, zamanaşımı itirazında bulunup, dava konusu yerin 25 yıldır malik sıfatıyla zilyetliğinde olduğunu, … ‘dan satın aldığını, sözü edilen taahhütnamenin tehdit ve baskı altında alındığını beyan ederek,davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sübut bulan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların paydaşı olduğu taşınmaza yönelik davalının harici satın alma savunması getirilmiş ise de bu hususta bir belge sunulamamıştır.
Tapulu taşınmazda harici satıma hukuki değer verilemeyeceği gözetilerek davalının kullanımının haklı ve geçerli olmadığı saptanarak elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Davalının temyiz itirazları bu yönüyle yerinde değildir.
Davalının ecrimisile yönelik temyiz itirazına gelince,hükme esas alınan bilirkişi raporunda ecrimisil hesabının, taşınmaz niteliği belirlenmeden, objektif ve denetime elverişli değerlendirme yapılmadan farazi değerlendirmeyle yapılmıştır.
Bilindiği üzere, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)
25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK’nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Hal böyle olunca çekişme konusu taşınmazdaki yapının kim tarafından yapıldığının saptanması,davalı tarafından yapılmışsa taşınmazın ne amaçla kullanıldığı da tespit edilip gerekirse emsalleri de alınarak ecrimisil istenen dönemlere ilişkin olarak ecrimisil miktarının denetime uygun şekilde belirlenmesi gerekirken farazi değerlendirmeyle denetime elverişli olmayan raporla yetinilerek sonuca gidilmesi isabetli olmamıştır.
Davalı tarafın temyiz talepleri bu yönüyle yerindedir. Kabulüyle,hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.