Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/18861 E. 2018/14570 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18861
KARAR NO : 2018/14570
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
İDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, hata (yanılma) ve hile (aldatma) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki bulunduğu 90 parsel sayılı taşınmazını davalı şirket yetkililerinin “arazilerin baraj altında kalacağı, verilebilecek en iyi fiyatın verildiği, kamulaştırmada çok daha düşük bedel ödeneceği” yönündeki telkinleri üzerine 24.08.2009 tarihinde m²’sini 3,5 liradan 26.700,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiğini, bilgisiz ve tecrübesizliğinden yararlanılarak hataya düşürüldüğünü, derecattan geçerek kesinleşen kamulaştırma davalarına konu olan komşu parseller için tespit edilen m2 değerlerinin 12,00 TL-14,00 TL arası olduğunu ileri sürerek satış sözleşmesinin feshi ile taşınmazın iadesine, mümkün olmazsa edimler arasındaki oransızlığın giderilmesine karar verilmesini istemiş, ön inceleme duruşmasında; davada hata ve hile hukuksal nedenlerine dayandığını beyan etmiştir.
Davalı, hak düşürücü süre itirazında bulunmuş, satış işleminin davacının iradesi ve isteği doğrultusunda gerçekleştirildiğini, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunanlar da, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazların rızaen davalı şirkete satıldığı, benzer nitelikteki dosyalarda çıkan kararların Yargıtay incelemesinden dönünceye kadar sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmediği, hata ve hile iddiasının somut delillerinin olmadığı, asıl olanın sözleşmenin ayakta tutulması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının maliki olduğu 101 ada 90 parsel sayılı, taşınmazını 24.08.2009 tarihinde 26.710 TL bedelle davalı …ye satış suretiyle temlik ettiği, 09.05.2011 tarihinde davalı …A.Ş. adına 70.000.000,00 EUR bedelli ipotek tesis edildiği, halen davalı …nin malik olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, “hile”(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun(TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun(BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Diğer taraftan, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda(TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddelerde sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca, iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın(yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden(sübjektif unsur) hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK’nin 35. (BK’nin 25.) ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK’nin 35. (BK’nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, hata ve hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hata ve hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda davacı iddialarının ispatı açısından tanık dinlenmesi mümkün olduğu halde, yanılgılı değerlendirme ile tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi ve taraf delilleri toplanmadan sonuca gidilmesi doğru değildir.
Hâl böyle olunca, iddia ve savunmalar doğrultusunda tarafların gösterdiği tüm delillerin toplanması, davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının saptanması, hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu takdirde toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacı …’ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.