Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/18713 E. 2019/1083 K. 19.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18713
KARAR NO : 2019/1083
KARAR TARİHİ : 19.02.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.02.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat … geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı … vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi Kezban İkier’in maliki olduğu 1141 ada 68 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu dairesinin intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalıya bağış yolu ile devrettiğini, yapılan işlemin saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacı ile yapıldığını ileri sürerek saklı payına tekabül eden bedelin tespiti ile şimdilik 10.000 TL tenkis bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mirasbırakan Kezban İkier’in 1996 yılından bu yana cemiyetlerinin bağışçısı olduğunu, 1996 yılı Temmuz ayında el yazısı ile yazıp göndermiş olduğu dilekçesi ile maliki bulunduğu dava konusu 2 nolu mesken vasfındaki taşınmazın çıplak mülkiyetini bağışlamak istediğini bildirdiğini, bağışlandığı tarihten itibaren dava konusu taşınmaza ilişkin her türlü masrafların taraflarınca karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan temliki işlem ile davacının saklı payına tecavüz edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1933 doğumlu mirasbırakan Keziban İkier’in 16.02.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı eşi Sadık ile dava dışı kardeşleri ve yeğenlerinin kaldığı, mirasbırakanın 1141 ada 68 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümünü, intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetinin tamamını, 28.08.1996 tarihinde bağış yolu ile davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 565/4. maddesi gereğince mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmaların tenkise tabi olduğu kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; Tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK’nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür’atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince, mahkemece belirtilen hususlar hakkında yeterince araştırma ve inceleme yapılmadan, taraflarca bildirilen tanıklar dinlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılması, murisin davalıya yaptığı temlikin saklı pay kurallarını ihlal etmek amacı ile yapıp yapmadığı hususundaki tüm delillerin toplanması, taraf tanıklarının beyanlarının alınması ve toplanan ve toplanacak deliller ile varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.