Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/18499 E. 2018/13705 K. 22.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18499
KARAR NO : 2018/13705
KARAR TARİHİ : 22.10.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : … V.D.
DAVALILAR : … V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL/TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları …’ın 36 parsel sayılı taşınmazını davalı torunları Yücel ve Yüksel’e ölünceye kadar bakım akti ile temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalıların bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, bakım borcunu yerine getirdiklerini, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1928 doğumlu mirasbırakan …’ın 17.11.2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları olan davacılar Zeynep, Gülümser ve Ali ile dava dışı çocukları Kadriye, Emine ve Adem’in kaldığı, mirasbırakanın 554 ada 36 parsel sayılı taşınmazını 03.05.2000 tarihinde oğlu Adem’in çocukları olan davalı torunları Yücel ve Yüksel’e 1/2’şer pay ile ölünceye kadar bakım akdiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesinde düzenlendiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın çekişme konusu taşınmaz dışında başkaca taşınmazlarının da bulunduğu, mirasbırakanın 181, 285 ve 172 parsel sayılı taşınmazlarını 30.06.1989 tarihinde 1/2’şer pay ile davacı oğlu Ali ile davalıların babası Adem’e bağış yolu ile temlik ettiğinin anlaşılması karşısında ; çekişmeye konu edilen taşınmazın tüm malvarlığı içindeki oranı dolayısı ile makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı ve mirasbırakan tarafından diğer mirasçılara kazandırma yapılıp yapılmadığı açıklığa kavuşturulmuş değildir.
Hâl böyle olunca, mirasbırakana ait tüm taşınmazların araştırılarak, değerlerinin belirlenmesi, ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen çekişmeli taşınmazın değerinin mirasbırakanın tüm malvarlığı içindeki oranı belirlenerek temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi, bu arada mirasbırakan tarafından davacılara ve diğer mirasçılara kazandırma yapılıp yapılmadığının, yapılmışsa değerlerinin saptanması, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.