Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/18309 E. 2018/13857 K. 24.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18309
KARAR NO : 2018/13857
KARAR TARİHİ : 24.10.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL VE TESCİL, TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın davalı … yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı …, miras bırakanı babası …’ın maliki olduğu 103 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payını davalı oğlu …’ya; 40 ada 9 parsel sayılı taşınmazın büyük bir kısmını ise davalı torunu …’a mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış suretiyle devrettiğini, miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
Davalı …, miras bırakanın mali sıkıntıda olduğu bir dönemde kendisine yardımcı olduğunu, yine sağlık sorunları nedeniyle olan tedavi masraflarını karşılamak için miras bırakana oğlu olan diğer davalının sünnet takılarını verdiğini, miras bırakanın da maliki olduğu 103 ada 17 parsel sayılı taşınmazın bir kısım payını torununa devrettiğini belirtmiş, davalı … ise, köyden arsa almak istediğini, miras bırakanın da bu esnada taşınmaz satmaya ihtiyacı olduğunu, miras bırakana yardımcı olmak için 40 ada 9 parsel sayılı taşınmazın bir kısım payını bedel karşılığında devraldığını, miras bırakanın mal kaçırma kastı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalı …’nın kayıt maliki olmadığı gerekçesiyle hakkında açılan davanın reddine, davalı … yönünden ise temliklerin mal kaçırma amaçlı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan …’ın 28/12/2011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı …, davalı oğlu … ve dava dışı kızı …’nin kaldıkları, miras bırakanın maliki olduğu 103 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payını 08/08/2003 tarihli satış ile davalı torununa temlik ettiği, 407/614 oranda paydaşı olduğu 40 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 300/614 payını da davalı torununa satış suretiyle temlik ettiği, davacının 06/11/2013 tarihinde öldüğü, mirasçılarının davaya devam ettikleri anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacı tanıkları, miras bırakanın mal kaçırma amaçlı olarak taşınmazları davalı torununa temlik ettiği iddiasını kanıtlar mahiyette beyanda bulunmamışlar tarafların kız kardeşi olan davalı tanığı … miras bırakanın maddi yönden sıkıntıda ve aynı zamanda hasta olduğunu, davalı torun …’a takılan sünnet takılarının miras bırakanın tedavisinde kullanıldığını, bunun karşılığında taşınmazın temlik edildiğini bildirmiş diğer davalı tanıkları da miras bırakanın tedavi için özel hastanelere ve şehir dışına gittiğini, davalı …’ın mesleğe başladıktan sonra miras bırakana maddi yardımlarda bulunduğunu, miras bırakanın da bunun karşılığında taşınmazı devrettiğini ifade etmişlerdir.
Bu somut olgular yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakan tarafından yapılan temliklerin mal kaçırma amaçlı olduğu iddiasının kanıtlandığı söylenemez.
Hal böyle olunca; davanın davalı … yönünden de reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Kabule göre; TMK 28.maddesi uyarınca ölümle şahsiyetin son bulduğu kuralı gözardı edilerek ölü kişi adına tescil hükmü kurulması da isabetsizdir.
Davalı …’ın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.