Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/18186 E. 2018/14647 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18186
KARAR NO : 2018/14647
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 24 ada 458 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 1 nolu bağımsız bölümü davalıya evlenme vaadiyle temlik ettiğini, davalının bu temlik karşılığında bir bedel ödemediğini, evlenme işleminin de gerçekleşmediğini ileri sürüp, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, temlikin bedeli karşılığında yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının 24 ada 458 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümü davalıya 102.000,00 TL bedel ile satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelemeyi yapıp, uygulanacak kanun maddesini bulup uygulamak hakime aittir.
Somut olayda iddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden hile hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Ne var ki mahkemece, hile yönünden hükme yeterli bir inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler ışığında davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının tespit edilmesi, hak düşürücü süre içinde açılmış ise, hile yönünden deliller toplanılarak varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken davanın dayanağının taraf muvazaası olduğu şeklinde hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.