Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/17367 E. 2018/13781 K. 22.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17367
KARAR NO : 2018/13781
KARAR TARİHİ : 22.10.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : … VD.
DAVALILAR : … VD.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …’nın 25 parsel sayılı taşınmazını eşi Hanife’ye temlik ettiğini, Hanife’nin de mirasbırakanın ölümünden kısa bir süre sonra taşınmazı davalı oğullarına temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapunun iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, mirasbırakanın diğer çocuklarına tapulu ve tapusuz taşınmazlar bıraktığını, Hanife’nin taşınmazı sattıktan sonra hacca gittiğini ve satıştan 17 yıl sonra öldüğünü, davacıların annesi Hatice’nin bu durumu bildiği için herhangi bir talepte bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olayda; davalılar, mirasbırakanın sağlığında diğer çocuklarına da mal temlik ettiğini savunmuş, bir kısım tanıklar da bu savunmayı doğrulayan şekilde beyanda bulunmuşlardır.
Ne var ki, mahkemece davalıların paylaştırma savunması üzerinde durulmadan sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
Hal böyle olunca, mirasbırakan tarafından tüm mirasçılar arasında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde paylaştırma yapılıp yapılmadığının tespiti bakımından mirasbırakan adına kayıtlı taşınmazlar ile tüm mirasçılara sağlararası ve ölüme bağlı tasarruflarla intikal eden taşınır, taşınmaz mal ve hakların araştırılması tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin merciinden getirtilmesi, gerektiği takdirde herbir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hususunda uzman bilirkişiden rapor alınması böylece murisin paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekirken eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.