Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/17267 E. 2019/2899 K. 30.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/17267
KARAR NO : 2019/2899
KARAR TARİHİ : 30.04.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAHPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.04.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat M.Barboros Alçı ile temyiz edilen davalı vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, finansal zorluk içerisine girmesi, likit sıkıntısı yaşamaya başlaması ve alacaklılar tarafından aleyhine icra takipleri başlatılması üzerine bedelsiz olarak taşınmazlarını davalıya devrettiğini, ancak ekonomik sıkıntısını aşması ile birlikte iade zamanı gelmesine rağmen davalının taşınmazları iade etmediğini ileri sürerek … sayılı parseldeki …, …, …., …, …, …, …, … nolu bağımsız bölümler ile … ada … sayılı parselde bulunan A/2 nolu bağımsız bölümler bakımından tapu iptali ve tescile, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasını dayandırdığı inanç ilişkisini ispata yarayan herhangi bir yazılı delil yahut yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge sunamadığı ve davalı tarafın dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığı ve davacı ile arasında inanç sözleşmesi olmadığına dair yemin ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan deliller, iddianın ileri sürülüş biçimi ve davacı vekilinin 12.03.2014 tarihli celsedeki beyanı birlikte değerlendirildiğinde davada inançlı işlem hukuksal nedenine dayanıldığı açık olup her ne kadar davacı taraf temyizinde hile hukuksal nedenine dayandığını ileri sürmüşse de yargılama aşamasında ileri sürülmeyen bir hususun temyiz aşamasında ileri sürülmesi halinde buna itibar edilmeyeceği kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır.
Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır. 6100 Sayılı Hukuk muhakemeleri Kanunu 184. maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, HMK’nın 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi ve taraflara meşruhatlı davetiye gönderilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Davacının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.