Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/16117 E. 2015/13566 K. 24.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16117
KARAR NO : 2015/13566
KARAR TARİHİ : 24.11.2015

MAHKEMESİ : MARMARİS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2015
NUMARASI : 2014/217-2015/374

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemenin görevsizliğine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ….. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kira ilişkisinden söz edilmek ve davanın sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtilmek suretiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Ne var ki, eldeki dava, davalının çekişme konusu taşınmazı fuzulen işgal ettiğinden bahisle açıldığına göre; anılan isteğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklandığı ve uyuşmazlığın çözümünün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2/1. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesinin görevinde bulunduğu kuşkusuzdur. Görev, kamu düzeniyle ilgili olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması zorunlu bir usul kuralıdır.
Hâl böyle olunca, işin esasının incelenmesi, taraflar arasında hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması halinde davanın reddedilmesi, aksi halde el atmanın önlenmesi yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Davacı, maliki bulunduğu 3 nolu bağımsız bölümün eklentisi olan deponun davalı atafından haksız olarak kullanıldığını belirterek, davalının müdahalesinin menine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, taşınmazın kiracısı olduğunu bu kira sözleşmesinin usulünce sonlandırılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yargılama sonucunda taraflar arasında kira sözleşmesinin bulunduğu bu nedenle görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Her ne kadar dosya kapsamıyla davalının dayandığı kira sözleşmesine rastlanmamışsa da Davacı tarafından davalıya gönderilen 25.3.2014 tarihli ihtarname ile açıkça “…kira konusu iş yerinin açılımı 3 dükkana denk gelmektedir. 2 adet bodrum dükkan, 1 adet zemin dükkan.” denmek suretiyle uyuşmazlık konusu bodrum kat eklentinin bu sözleşmeye dahil olduğu tarafların kabulündedir. Dosyaya ibraz edilmeyen sözleşmenin kiralayanı bizim davacımız olmasa bile kira sözleşmelerinin yazılı yapılma şartı bulunmamaktadır. Taşınmazın davalı tarafından kullanılma süresi dinlenilen tanık beyanları ve bu ihtarname ile artık taraflar arasında kira sözleşmesi olduğu hususu kesinleşmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık tektir. Bu uyuşmazlık ise davacının maliki olduğu taşınmaza yapılan müdahalenin haklı olup olmadığıdır.
Görev kamu düzenini ilgilendirir. Bu nedenle hakim görevli mahkemeyi resen belirlemeli uyuşmazlığın çözümü mahkemenin görevine girmiyorsa görevsizlik kararı vermelidir.
Davacı her ne kadar davasını fuzuli işgal nedeniyle müdahalenin meni davası olarak açmış ise de HMK 33. maddesinde belirtildiği üzere “Hakim, Türk hukukunu res’en uygular.” ilkesi gereğince “olayların anlatımı taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir” bu nedenle hakim hukuki nitelendirmeyi doğru olarak yapmalı, uyuşmazlığın niteliğini belirledikten sonra yine HMK 2 ve 4. maddeleri gereğince uyuşmazlığın çözümünde görevli değilse görevsizlik kararı vermelidir. Görevsiz mahkeme dosyanın esasına girerek davanın esastan reddine karar veremez.
Nitekim yerel mahkeme bu değerlendirmeyi yapmış ve görevsizlik kararı vermiştir.
Ayrıca taraflar arasındaki bir tek uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi sonucunda mahkemenin görevli olmaması üzerine görevsizlik kararı yerine davanın esastan reddi yoluna gidilmesi durumunda davacı bir kez de görevli mahkemede aynı davayı açacak bu da “usul ekonomisine” uygun olmayacak, HMK 331/2. maddesinde belirtilenin aksine davacı iki kez vekâlet ücreti ve yargılama gideri ödemek zorunda kalacaktır.
Somut olaya gelince; hakim hukuki nitelendirmeyi doğru olarak yapmış sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Bu kararın onanması düşüncesiyle bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne yukarıdaki gerekçelerle katılmıyorum.