Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/16085 E. 2019/103 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/16085
KARAR NO : 2019/103
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.01.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … ve vd. vekili Avukat … ile temyiz edilen davacılar … ve vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …’nin kız çocuklarından mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak 421, 422, 423, 424, 425, 426, 427, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434, 435, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 442, 443, 444 parsel sayılı toplam 24 parça taşınmazdaki paylarını 28.07.1981 tarihinde satış suretiyle davalı oğullarına ve müteveffa oğlu …’e temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu 24 parça taşınmazın davalılara satışının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı taktirde tenkisini istemişlerdir.
Davalılar, işlem ve mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle hak düşürücü süre ile zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava konusu payları gerçek bir satış işlemiyle ve bedelini nakten ödemek suretiyle satın aldıklarını, işlem tarihinde alım güçlerinin bulunduğunu, esasen mirasbırakanın dava konusu taşınmazlarda 3. kişilerle paydaş hale gelmesi ve bu taşınmazlarda paydaşlar arasında uyuşmazlıklar çıkması, geçmiş dönemde taşınmazlar için kan akması nedeniyle çocuklarına zarar geleceğini düşünerek taşınmazları satmak istediğini ancak baba toprağının yabancıya gitmesine razı olmadıklarından mirasbırakana engel olup dava konusu payları kendilerinin satın aldıklarını, mirasbırakanın daha kıymetli başkaca pek çok taşınmazı olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlardır.

./..

Mahkemece, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlardaki paylarını satma ihtiyacı içinde olmayıp satmasını gerektirecek makul bir nedenin de bulunmadığı, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1902 doğumlu mirasbırakan …’nin 09.01.1987 tarihinde ölümü üzerine davacı kızları …, … ile davalı oğulları …, …,…, 22.08.2003 tarihinde ölen kızı …, 15/04/2003 tarihinde ölen oğlu …’in mirasçı kaldıkları, oğul …’in ölümüyle davalılar…, …,…, …,…, …ve…’nin mirasçı oldukları, dava dışı 420 parselin 11520/103680 hissesi ve dava konusu 421, 422, 423, 424, 425, 426, 427, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434, 435, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 442, 443, 444 parsel sayılı taşınmazların aynı hissesi mirasbırakan … adına kayıtlı iken 22.07.1981 tarihli vekaletnameye istinaden dava dışı vekil Mahmut Ceylan marifetiyle taşınmazlardaki hisselerinin tamamını davalı oğulları Halil,…, Kazım, Yılmaz, Ömer ve bir kısım davalıların mirasbırakanı …’e eşit hisselerle satış suretiyle temlik ettiği, dava konusu taşınmazlarda davalılar dışında pek çok paydaş bulunduğu, mirasbırakanın temlik dışı başkaca taşınmazları da olduğu anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların esasa ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK 297/2. maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Ne var ki; hükmün infaza elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Şöyle ki, dava konusu taşınmazlara ilişkin yapılan satışın iptaline, davacıların miras payları oranında tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline şeklinde hüküm kurulmuş ise de, dava konusu taşınmazlarda dava dışı kişilerin de payı bulunduğu, yalnızca mirasbırakandan davalılara geçen pay oranlarının dava konusu edildiği gözetildiğinde infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verildiği açıktır.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazların güncel tapu kayıtları da getirtilmek suretiyle dava konusu taşınmazlarda mirasbırakan tarafından davalılara temlik edilen pay oranları ve davacıların miras payları nazara alınarak iptal tescile karar verilmesi gerekirken taşınmazların tümünü kapsayacak şekilde ve infazda tereddüt oluşturacak biçimde hüküm tesisi doğru değildir.
Davalıların değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.01.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, miras bırakan …’nin kız çocuklarından mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak 421, 422, 423, 424, 425, 426, 427, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434, 435, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 442, 443, 444 parsel sayılı toplam 24 parça taşınmazdaki paylarını 28.07.1981 tarihinde satış suretiyle davalı oğulları ile ölen oğlu …’e satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek taşınmazların davalılara satışının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı taktirde tenkisini istemişlerdir.
Davalılar, gerek işlem gerekse miras bırakanın ölüm tarihleri itibariyle hak düşürücü ve zamanlaşımı sürelerinin geçtiğini, temliklerin gerçek bir satış işlemiyle ve bedelini ödemek suretiyle yapıldığını, işlem tarihinde alım güçlerinin bulunduğunu, esasen miras bırakanın taşınmazları satmak istemesi üzerine baba toprağının yabancıya gitmesine razı olmadıklarından satın aldıklarını, miras bırakanın daha kıymetli başkaca pek çok taşınmazı olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın dava konusu taşınmazlardaki paylarını satma ihtiyacı içinde olmayıp satmasını gerektirecek makul bir nedenin de bulunmadığı, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1902 doğumlu miras bırakan …’nin 09.01.1987 tarihinde ölümü üzerine geride davacı kızları … ve … ile davalı oğulları …, …,…, 22.08.2003 tarihinde ölen kızı …, 15/04/2003 tarihinde ölen oğlu …’in mirasçı kaldıkları, oğul …’in ölümüyle davalılar…, …,…, …,…, …ve…’nin mirasçı oldukları, dava dışı 420 parselin 11520/103680 payı ve dava konusu 421, 422, 423, 424, 425, 426, 427, 428, 429, 430, 431, 432, 433, 434, 435, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 442, 443, 444 parsel sayılı taşınmazların aynı payları miras bırakan … adına kayıtlı iken 22.07.1981 tarihli vekaletnameye istinaden dava dışı vekil … marifetiyle payların tamamının davalı oğulları …,…, …, …, … ve bir kısım davalıların miras bırakanı …’e eşit paylarla satış suretiyle temlik ettiği, dava konusu taşınmazlarda davalılar dışında pek çok paydaş bulunduğu, miras bırakanın temlik dışı geride 107 adet taşınmazlarda tam mülkiyet veya pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, muris muvazaası iddiasına dayalı davalarda davalılara yapılan temliklerin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmalıdır. Bu tür davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının miras bırakanın gerçek iradesinin mirastan mal kaçırmak olması halinde uygulanabileceği kuşkusuzdur.
Öte yandan TMK.nun 6. ve HMK.nun 190. maddeleri uyarınca herkes iddiasını kanıtlamakla mükelleftir.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıkları devirlerin davacı kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı yapıldığına dair somut ve inandırıcı beyanda bulunmamışlardır. Ayrıca miras bırakan ile kız çocukları arasında herhangi bir sorun yaşandığına dair kanıt elde edilemediği gibi bu yönde iddia da ileri sürülmemiştir. Miras bırakanın geride 107 adet taşınmazda tam malik veya pay sahibi olduğu da getirtilen kayıtlarla tespit edilmiştir. Salt bedeller arasındaki açık fark tek başına muvazaanın kanıtı sayılamaz. Kız çocuklarından mal kaçırmayı amaçlayan bir kimsenin geride tam malik veye pay sahibi olduğu 107 adet taşınmazı bırakmayacağı izahtan varestedir.