Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/15663 E. 2018/14276 K. 08.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15663
KARAR NO : 2018/14276
KARAR TARİHİ : 08.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davalılar…, …, … ve … hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ile bir kısım davalılar vekili ve davalı … tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası…’ın, 2477, 178, 602, 233, 596, 2952, 2953, 2963, 2966, 2003 ve 2160 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, ayrı anneden olması nedeniyle dışlandığını, murisin mal satma ihtiyacı bulunmamasına rağmen tüm taşınmazlarını elden çıkardığını ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı …, dava konusu taşınmazı muristen satın aldığını ve halen zilyetliğinde bulunduğunu, davalı …, murisin maddi durumunun iyi olmadığını, sürekli gazino alışkanlığının bulunduğunu, parası kalmayınca taşınmazlarını sattığını, yapılan satışların muvazaalı olmadığını, davalı …, muris babasının maddi durumunun kötü olması sebebiyle bazı taşınmazları sattığını, bu taşınmazlardan bir adedini satın alıp daha sonra başkasına devrettiğini, davalılar …, …, … ve … vekili, dava konusu taşınmazların satışında muvazaa bulunmadığını, zira muris İsmail’in ekonomik durumunun kötü olduğunu, bu nedenle bir kısım taşınmazlarını sattığını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılar … …, …, … ve … … hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davaların mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı temlik yapıldığının kanıtlandığı gerekçesiyle kabulüne ve çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakanın tüm mirasçıları adına payları oranında tesciline karar verilmiştir.
Murisin, 26.02.1980 tarihli akit ile 178 sayılı parselini 1/2’şer oranda davalı … ve dava dışı …’a, 1141 sayılı parselini davalı …’a; 12.09.1986 tarihli akit ile 233 sayılı parselinin ½ payını davalı …’a; 18.02.1987 tarihli akit ile 602 sayılı parselini davalı …’a, 596 ve 359 sayılı parsellerini davalı …’a; 20.02.1991 tarihli akit ile 2160 sayılı parselini davalı …’a; 19.03.2003 tarihli akit ile 1130 sayılı parselini dava dışı .. …’a, 2003 sayılı parselini davalı …’a, 2146 sayılı parselini davalı …’a; 22.10.2009 tarihli akit ile 2952 ve 2963 sayılı parsellerin tam payı ile 2953 ve 2966 sayılı parsellerin ¼ payını davalı …’a satış suretiyle temlik ettiği, 1921 doğumlu muris…’ın ölümü ile geriye mirasçı olarak ilk eşi ….’den olma davalı çocukları …, …., …, …, …, …, … ve … ile ikinci eşi Kezban’dan olma çocuğu davacı …’u bıraktığı, davalı …’ın da diğer davalı …’ın gelini olduğu kayden sabittir.
Tapu iptal ve tescil davalarının tapu kayıt malikine husumet yöneltilmek suretiyle açılacağında kuşku yoktur. Dava konusu taşınmazlarda davalılar …, …, … ve …’nın payı bulunmamaktadır. O halde, anılan davalılar yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine.
Aleyhine kabul kararı verilen davalı … dışındaki diğer davalıların temyiz itirazlarına gelince;
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına
bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; murisin dava konusu taşınmazları dışında başka taşınmazlarının da bulunduğu, murisin geriye bıraktığı taşınmazların diğer taşınmazlar ile aynı miktarda ya da daha fazla alana sahip olduğu, murisin mal kaçırma amacı ile hareket etmesi halinde mal kaçırmak istediği mirasçılarına herhangi bir şey bırakmama ya da daha az mal bırakma amacına uygun hareket etmeye çalışacağı, ne var ki eldeki davada murisin bu şekilde hareket etmediği, yine murisin çekişmeli temlikler ile dava konusu 178 sayılı parselin ½ payı ile dava dışı taşınmazlarını da dava dışı 3. kişilere sattığı, ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu gözetildiğinde davacı tarafın muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı, dinlenen tanık beyanları ile murisin mal kaçırma amacı ile hareket ettiğinin ortaya konulamadığı, akitte gösterilen bedel ile keşfen saptanan gerçek değer arasındaki farkın tek başına temlikin muvazaalı olduğunu göstermeyeceği bir bütün halinde değerlendirildiğinde mirasbırakan tarafından yapılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davalı …’nin hükmü temyiz etmediği gözetilerek davalılar …, …, … ve … yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi uyarınca taleple bağlı kalınarak davacının miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile murisin tüm mirasçıları adına payları oranında tescile karar verilmesi doğru olmadığı gibi, doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince çekişmeli taşınmazların yenileme ile oluşan parsel kayıtları üzerinden iptal-tescile hükmedilmesi yerine kaydı kapanan eski parsel kayıtları üzerinden sonuca gidilmiş olması da hatalıdır.
Davalılar …, …, … ve …’ün yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.