Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/15019 E. 2018/14670 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/15019
KARAR NO : 2018/14670
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.11.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, miras bırakan … ile 21.04.2007 tarihinde evlendiğini, ancak davalıların baskıları sonucu evlenmeden önce miras bırakan ile arasında … 24. Noterliğinde 27.02.2007 tarihinde mirastan feragat sözleşmesi düzenlendiğini, doğmamış bir haktan feragat edilmesinin hukuken mümkün olmaması sebebiyle sözleşmenin geçersiz olduğunu, davalıların miras bırakana manevi baskı uygulayarak ve mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla miras bırakan adına kayıtlı tüm taşınmazların kuru mülkiyetlerini adlarına tescilini sağladıklarını ileri sürerek çekişme konusu 2097, 567 ada 31 ve 32 parseller, 278 ada 14 parseldeki 1 nolu bağımsız bölüm ile 589 ada 148 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, mirasbırakan ile davacı arasında resmi şekilde mirastan feragat sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme gereğince davacının miras hakkının kalmadığını, sözleşmenin baskı altında imzalattırıldığı iddiasının doğru olmadığını, ayrıca, miras bırakanın geçerli olduğunu bildiği ve düşündüğü mirastan feragat sözleşmesine istinaden kendilerine mal paylaştırdığını, mal kaçırma kastının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, evlilik öncesi yapılan mirastan feragat sözleşmesinin geciktirici şarta bağlı olarak yapılan bir sözleşme olduğu, evliliğin gerçekleşmesi ile miras bırakan …’in muhtemel mirasçısı olan davacının mirasçılık sıfatını yitirdiği,ayrıca sözleşmenin baskı altında imzalatıldığı iddiasının kanıtlanamadığı gibi miras bırakanın ölüm tarihine kadar sözleşmenin iptali için bir dava açılmadığı, mirasçılık sıfatını yitiren davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden 1946 doğumlu miras bırakan …’in 21.05.2014 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak 21.04.2007 tarihinde evlendiği karısı davacı … ile ilk eşinden olan çocukları davalılar … (Vallee) ile …’i mirasçı olarak bıraktığı, miras bırakan ile davacı arasında yapılan … 24. Noterliği’nin 27.02.2007 tarih ve 4924 yevmiye nolu mirastan feragat sözleşmesi ile davacı …’nın, miras bırakan …’in mirasından ivazsız olarak feragat ettiği, miras bırakanın 22.04.2014 tarihinde 589 ada 148 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini davalılar … (Vallee) ile …’e, 07.05.2014 tarihinde 2097, 567 ada 32 parsel sayılı taşınmazlar ile 278 ada 14 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümünün çıplak mülkiyetini 1/2’şer paylarla davalılar … (Vallee) ile …’e, 567 ada 31 parsel sayılı taşınmazın tamamının çıplak mülkiyetini ise davalı … …’e (Vallee) satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere Türk Medeni Kanunu’nun 528. maddesinde miras bırakanın, bir mirasçısı ile birlikte karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabileceği düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince, her ne kadar davacı 27.02.2007 tarih ve … yevmiye nolu … 24. Noterliği’nde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi ile miras hakkından feragat etmiş ise de feragat tarihi itibarı ile mirasçı sıfatının olmadığı sabittir.
O halde, noterde düzenenen feragat sözleşmesi TMK m. 528 anlamında bir feragat sözleşmesi olmadığı gibi doğmamış haktan feragat edilemeyeceği, bu beyana hukuki sonuç bağlanamayacağı açıktır. Ne var ki, muris muvazaası iddiası yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmamıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde, taraf delilleri toplanarak, hükme yeterli bir araştırma yapılıp, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.