Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/1380 E. 2017/5580 K. 19.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1380
KARAR NO : 2017/5580
KARAR TARİHİ : 19.10.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hakimi …’ in raporu okundu, açıklamaları dinlendi,duruşma isteği değerden reddedildi,gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan Şevki’nin kayden maliki olduğu 330 ada 43 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 3 numaralı bağımsız bölümlerin tamamını 29.12.1998 tarihinde satış suretiyle davalı kızı Nurhan’a temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere;uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706, Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (Borçlar Kanunu’nun 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince;dinlenen davacı tanıklarının birçoğu ile davalı tanıkları ve hatta eldeki davanın kabul edilmesi durumunda yasal mirasçı sıfatıyla hak sahipliği konumunu kazanacak muris Şevki’nin torunları … ile …,davacının eşi ve aynı zamanda murisin oğlu olan Orhan’ın borçları nedeniyle temliklerin yapıldığını bildirmişlerdir.
Bu durumda, miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla hareket etmediği ve temliklerin gerçek satış niteliğinde olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca ,davanın reddine karar verilmesi gerekirken;yanılgılı değerlendirmeyle, davanın kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle(6100 sayılı Yasa’nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.