Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/1241 E. 2017/2945 K. 29.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1241
KARAR NO : 2017/2945
KARAR TARİHİ : 29.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Davacı, 761 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, komşu davalı şirkete ait fabrika binasına ait inşaatının taşınmazına 6 dönüm kadar tecavüzlü olduğunu ileri sürerek haksız el atmanın önlenmesine, taşkın kısımların yıkılmasına ve fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 500 TL ecrimile hükmedilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi ve yıkım talepleri yönünden davanın kabulune, ecrimisil bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delilrerde;, 761 parsel sayılı taşınmazın davacı, 254 ada 1 ila 256 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların ise davalı adına kayıtlı olduğu, 07.07.2014 havale tarihili fen bilirkişi raporunda, taşınmazların bulunduğu bölgede imar uygulaması yapıldığı, davalıya ait254 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 11367,18 m2, 256 ada 1 parselin 2467,30m2, 256 ada 2 parselin 3088,79 m2 miktarda davacıya ait 761 sayılı parsele tecavüzün olduğu, ayrıca fabrika binasının müştemilatı durumundaki yapı ve tel örgünün 327 m uzunluğundaki bölümünün 761 parsele tecavüzlü bulunduğu ancak davalının kendi tescilli imar parseli sınırları içerisinde kullanımını sürdürdüğünün bu nedenle oluşan durumun imar parselasyon uygulamalarının hatalı yapılmasından kaynaklandığının belirtildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Ne var ki Mahkemece yapılan araştırma inceleme yukarıda izah edilen hususlar göz önüne alındığında hüküm vermeye elverişli değildir.
Hal böyle olunca Mahkemece imar uygulamasına ilişkin belgelerin ve davalıya ait taşınmazın çap kayıtları getirtilerek mahallinde tekrar keşif yapılması, tecavüzlü olduğu belirtilen kısımların imar uygulaması ile mi yoksa imar uygulamasından önce mi oluştuğu, tereddüte yer bırakmayacak şekilde fen bilirkişisince düzenlenecek krokiye yansıtılacak şekilde netliğe kavuşturulması ve elatmanın önlenmesi ve ecrimisil taleplerine bu sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelel ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davaıcı ve davalı vekillerinin itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesin yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.