Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/1117 E. 2017/4163 K. 11.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1117
KARAR NO : 2017/4163
KARAR TARİHİ : 11.09.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve kal davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davacı, kayden paydaşı olduğu 3437 parsel sayılı taşınmaza davalı tarafından tel örgü ile çevrilmek suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek davalının elatmasının önlenmesine ve yapıların yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, çekişme konusu taşınmazı davacının mirasbırakanı … …’dan 10.02.1995 tarihinde haricen satın aldığını, teslim aldıktan sonra taşınmazın etrafını çitle çevirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının açtığı harici satım sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil davasının reddedilerek kesinleştiği, çekişme konusu taşınmazda bir hakkının olmadığı gerekçesiyle davalının elatmasının önlenmesine ve tel örgünün yıkılmasına ilişkin verilen karar Dairece;”… taşınmaz davacının mirasbırakanı tarafından davalıya haricen devredildiğine göre, 10.07.1940 tarih, 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca hapis hakkı ve taşınmazda yapılan iyileştirmeler nedeniyle Türk Medeni Kanununun 994. maddesinde sözü edilen taşınmazın tesliminden davalının kaçınma hakkı bulunduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; hapis hakkı ve Türk Medeni Kanununun 994. maddesi bakımından değerlendirme yapılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalının mülkiyete dayalı bir hakkının olmadığı ve elatmanın keşfen sabit olduğu gerekçesiyle davalının elatmasının önlenmesine, ziraat bilirkişisinin 15.01.2014 tarihli ek raporuyla imar ve iyileştirme bedeli olarak belirlenen 440 TL’nin davacı tarafından depo edildiği ve bu bedel davalıya tevdi edileceği için yıkımı istenen şeylerin mülkiyetinin de davacılara ve mirasçılarına geçeceği gerekçesiyle yıkım isteğiyle ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyulmasına rağmen bozmaya uygun işlem yapılarak karar verilmemiştir.
Bilindiği üzere; 10.04.1940 tarih, 2/77 sayılı YİBK uyarınca taşınmazı haricen satan, satıştan kaynaklanan aldığı parayı iade etmedikçe verdiğini geri isteyemeyeceği, harici satış senedinde gösterilen satış bedeli ile varsa zorunlu ve yararlı giderler üzerinden hapis hakkı tanınarak el atmanın önlenmesine karar verileceği kural olarak kabul edilmektedir .
Tapulu taşınmazın satışı, sözleşme resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olsa da taşınmaz maliki satış parası adı altında bir bedel alıp kullanmış, karşılığında alıcı da iade anına kadar taşınmazdan yararlanmıştır. Ancak karşılıklı olarak verilenlerin iade edileceği gün, taşınmaz maliki taşınmazını değer kaybı olmaksızın geri alabilse de, bedel ödeyen aradan geçen uzun süre gözetildiğinde ödediği bedeli aynı alım gücünde alamayacaktır.
O halde üzerinde durulması gereken husus, hapis hakkı tanınırken iadesi gereken satış bedelinin miktarının ne şekilde hesaplanacağıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 993 ve 994.maddeleri geri vermekle yükümlü iyiniyetli zilyedin hak ve borçlarını düzenlemiştir. Geçersiz sözleşme nedeniyle taşınmazı geri vermekle yükümlü olan iyiniyetli zilyedin, taşınmazı geri vermekten kaçınma ya da hapis (alıkoyma) hakkı TMK ‘nun 994/1. maddesi ile tanınmış bir haktır. İyiniyetli zilyet, el atmanın önlenmesi ( geri verme) davası sırasında def’i (savunma) yoluyla zorunlu ve yararlı giderler ile harici satış bedelinin ödenmesini ileri sürebileceği gibi, taşınmazın geri verilmesinden sonra da, taşınmazı geri verirken açıkça veya örtülü olarak vazgeçmemiş (feragat etmemiş) olduğu hallerde, faydalı ve zorunlu giderler ile satış bedelini sonradan ve ayrı bir dava ile de istemesine engel bulunmamaktadır.
Bunun yanı sıra geçersiz harici satış sözleşmesi nedeniyle yanlar verdiklerini sebepsiz zenginleşme (haksız iktisap) veya mülkiyet (İstihkak MK 618. md (TMK 683.md)) davasıyla geri isteyebilirler. TMK 994. maddesi sebepsiz zenginleşmeyi önleyen özel bir düzenleme olup, her iki davada da TMK 994-995 maddelerinin uygulanması gerekir .
Hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle TMK 2/2 maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı, sonrada sebepsiz zenginleşme (haksız iktisap) ilke ve esasları dikkate alınmalıdır.
Uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınması gereken sebepsiz zenginleşme (haksız iktisap) ilke ve esaslarına da kısaca değinmekte yarar bulunmaktadır:
Sebepsiz zenginleşmenin (haksız iktisabın) temeli hakkaniyet esasına dayanmakta olup, sebepsiz zenginleşmenin asıl unsurunu da “denkleştirici adalet” ilkesi oluşturmaktadır.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
TMK’nun 2/2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı, hakime özel ve istisnai hallerde ( adalete uygun ) hüküm verme olanağı sağlamaktadır. Yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinimlerini karşılamakla yükümlüdür.
Ülkemizde yaşanan enflasyon ortamı nedeniyle, paranın değeri(alım gücü) aradan geçen uzun zamana bağlı olarak düşmektedir. Doğal olarak belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın iade günündeki alım gücü arasında fark edilir ölçüde azalma olmaktadır.
Geçersiz sözleşme gereğince, akdin düzenlendiği tarih itibariyle verilen paranın aynen iadesine karar verilmesi ise, enflasyonist etkilerin yoğun olarak yaşandığı ülkemizin ekonomik ortamında büyük adaletsizlikler doğurur. Bu da toplamsal barış ve huzuru engeller.
Öyle ise, hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın, taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaşları ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile ulaşacağı alım gücü, paranın reel değeri tespit edilerek bu bedel, hapis hakkı( alıkoyma) bedelinin tayininde hükme esas alınmalıdır.
Bu ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.02.2001 gün, 2000/13-1729 esas, 2001/32 karar sayılı ve 11.06.2003 gün, 2003/13-414 esas, 2003/410 karar sayılı ilamlarında da benimsenmiştir
Somut olayda ;yukarıdaki ilkeler gözetilerek harici satım sözleşmesi gereği satış bedelinin de iadesi gerekeceği açıktır.
Hal böyle olunca; mirasbırakan Mehmet Akman tarafından teminat olarak davalıya verilen senet aslının getirtilmesi,denkleştirici adalet ilkesi uyarınca sözleşme tarihinde ödenen satış bedelinin yukarıdaki ölçütler gözetilerek dava tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücü belirlenerek;güncellenmiş bu bedel üzerinden hapis (alıkoyma) hakkı tanınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalının bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün ( 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. Maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.