Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2015/10551 E. 2015/12513 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/10551
KARAR NO : 2015/12513
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

MAHKEMESİ : POLATLI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2015
NUMARASI : 2012/327-2015/29
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ………………’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annesi …………. ile mirasbırakan anneannesi …………’ın paydaşı oldukları 8 parça taşınmazdaki paylarını satış suretiyle davalıya temlik ettiklerini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, temliklerin muvazaalı olmayıp bedeli karşılığında yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerde muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ………’ın 703 ve 804 parsel sayılı taşınmazlardaki 3/8 payını 03.02.1970 tarihli akitle, mirasbırakan ……….’nin ise; 703 ve 804 parsel sayılı taşınmazlardaki 2/8 payını 03.02.1970 tarihli akitle, 591 parsel sayılı taşınmazdaki 2/12 payını 02.03.1982 tarihli akitle, 28, 218, 479, 486 ve 488 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/4 payını 01.11.1982 tarihli akitle satış suretiyle davalıya temlik ettikleri, mirasbırakan Kiraz’ın 13.12.1976 tarihinde öldüğü, geride eşi İbrahim ile çocukları davacı Ramazan ve dava dışı İsmet’i mirasçı olarak bıraktığı, mirasbırakan ……….’nin ise 13.07.1995 tarihinde öldüğü, geride kendinden önce ölen kızı …………’dan olma çocukları davacı …………. ve dava dışı………..ile davalının annesi olan ve 2011 tarihinde ölen kızı ……….’i mirasçı olarak bıraktığı, davacının 16.07.2012 tarihinde eldeki davayı açtığı kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706., Türk Borçlar Kanununun 237. (Borçlar Kanununun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; tanık beyanlarından mirasbırakan………..’nin hayır işlerine önem verdiği, taşınmazların davalının tasarrufunda bulunduğu, davacı tanıklarının da temliklerin mal kaçırma amaçlı değil, davacının babası İbrahim’in müsrif yaşam tarzından duyulan endişe nedeniyle yapıldığını beyan ettikleri, öte yandan davacının babası İbrahim’in 591 parsel sayılı taşınmazdaki eşi …………’dan intikal eden payı kendi adına asaleten ve çocukları davacı ile dava dışı…………’e velayeten davalıya satış aktiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki ilkeler ve tanık anlatımları doğrultusunda olaya bakıldığında temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapılmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.