Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/9656 E. 2015/12676 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9656
KARAR NO : 2015/12676
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

MAHKEMESİ : PAZAR (RİZE) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/1980
NUMARASI : 1980/282-1980/294

Taraflar arasındaki davadan dolayı Pazar (Rize) 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 30.12.1980 gün ve 1980/282 Esas – 1980/294 Karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 24.12.1979 gün ve 14622-14909 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı mirasçıları vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Davacı, mirasbırakan M.’nın Ocak 1308 tarih, 95 ve 96 sıra nolu tapu kayıtları ile paydaşı olduğu taşınmaza davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve binanın yıkımına karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Davalı, dava konusu taşınmazın dedesinden miras kaldığını, anılan taşınmazda paydaş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “ hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur” gerekçesiyle onanmıştır.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı S.. K..’ın mirasbırakan Yusuf oğlu M. adına Ocak 1308 tarih, 95-96 numaralarında kayıtlı taşınmazın bir bölümüne davalının yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğiyle 08.08.1974 tarihinde eldeki davayı açtığı, davanın yapılan yargılaması sonunda mahkemece, davacının 1308 tarih, 95 nolu taşınmazda tapu maliki olan Mustafa’nın tek mirasçısı olduğu, davalının paydaş olduğunu ise kanıtlayamadığı gerekçesiyle 17/05/1979 tarihinde davanın kabulüne karar verilerek elatmanın önlenmesi ve yıkıma hükmedildiği, anılan kararın davalının temyizi üzerine Dairenin 24/12/1979 tarih, 1979/14622 Esas, 14909 Karar sayılı ilamı ile “..davacı murisi Yusuf oğlu M. adına olan tapu kaydına dayalı olarak elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuş ise de davalının çekişmeli taşınmazda 60 yılı aşkın süreden beri nizasız fasılasız zilyet olduğu, davacının murisinin de 1927 yılında öldüğü, taşınmazın tapulama bölgesinde bulunduğu, dayanak tapu kaydının 766 sayılı Yasanın 32/d maddesi gereğince hukuki değerini yitirdiği, bu nedenle davanın reddi gereğine” değinilerek bozulduğu, davacının karar düzeltme isteğinin, Dairenin 25/04/1980 tarih, 1980/5055 Esas, 1980/5710 sayılı ilamı ile reddedildiği, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde 30/12/1980 tarih, 1980/282 Esas, 1980/294 sayılı karar ile davanın reddine karar verildiği, kararın davacı vekilince temyizi üzerine sonuç olarak Dairenin 02/10/1982 tarihli kararı ile onandığı, ancak onama ilamının taraf vekillerine tebliğine ilişkin tebligat mazbataları bulunmadığı gibi dosyada, karar kartonunda da kesinleştiğine dair bir açıklamanın olmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan; dosya kapsamı ile, Pazar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1974/1089 Esas, 1979/130 sayılı davanın kabulüne ilişkin kararın ilk kez Dairenin 24/12/1979 tarihli ilamı ile bozulduğu, ardından davacı S.. K..’ın 06/01/1980 tarihinde öldüğü, ancak ölümün mahkemeye bildirilmediği, davacı mirasçıları davaya dahil edilmeden, vekili aracılığıyla yargılamanın sürdürüldüğü görülmektedir.
Diğer taraftan, dava konusu taşınmazın yer aldığı bölgede 17/12/2008 tarihinde kadastro tespit çalışmaları sırasında taşınmazın 130 ada 121 parsele revizyon gördüğü ve davalı taraf lehine kadastro tespitinin yapıldığı, tespite itiraz edilmesi üzerine Pazar Kadastro Mahkemesinde 2009/151 Esasta davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca, davacı S.. K.. mirasçılarının bozma sonrasında yeni esas numarası alan Pazar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/282 esas, 1980/294 karar sayılı dosyasında, 24.03.2009 tarihinde, dava dosyasındaki 24/12/1979 tarihli, ilk bozma ilamından 13 gün sonra 06/01/1980 tarihinde davacı S.. K..’ın öldüğünü ancak mirasçılarına bir tebligat yapılmadan, vekil aracılığıyla yargılamanın yürütüldüğünü, vekilin ölümle birlikte temsil yetkisinin dolayısıyla vekalet görevinin sona erdiğini ileri sürerek HUMK’nun 445. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talep ettikleri, aynı mahkemenin 15.02.2010 tarih, 2009/110 esas, 2010/71 karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, anılan kararın dairece 28.05.2013 tarihinde “ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu 445. maddesinde düzenlenen yargılamanın iadesi ancak kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilir. Ne varki, 30/12/1980 tarih, 1980/282 Esas, 1980/294 sayılı davanın reddine ilişkin onanma ilamının davacı yanın mirasçılarına tebliğ edilmediği gözetildiğinde kararın kesinleştiği söylenemez. O halde 1086 sayılı HUMK’nun 445. maddesinde ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 374. ve 375. maddesinde paralel düzenlemeler karşısında yargılamanın iadesi koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine ilişkin karar verilmesi doğrudur” gerekçesiyle onanarak 10.10.2013 tarihinde kesinleştiği açıktır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanununun 397/1. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 513.) maddesi gereğince, vekil edenin ölümü ile vekalet yetkisinin sona ereceği de tartışmasızdır
Somut olayda, davacı S.. K.. Dairenin ilk bozmasından hemen sonra 06.01.1980 tarihinde öldüğüne göre, ölümünden sonra yapılan tüm işlemlerin yok hükmünde olduğu, anılan işlemlere hukuken değer verilemeyeceği, öte yandan, dava konusu taşınmazın olduğu bölgede kadastro çalışması yapıldığına, çekişmeli taşınmaz 130 ada 21 parsel olarak davalı taraf adına kadastroca tespit edildiğine ve tespite itiraz edilmekle Pazar Kadastro Mahkemesinin 2009/151 esasında dava derdest olduğuna göre tutanak düzenlenmesiyle 3402 sayılı yasanın 25. maddesi gereğince genel mahkemenin görevinin sona ereceği ve kadastro mahkemesince 3402 sayılı yasanın 30. maddesi hükmü gözetilerek cekişmenin giderileceği açıktır.

Hâl böyle olunca; davacı Süleyman mirasçılarının davada yer almalarının sağlanması, ondan sonra elatmanın önlenmesi isteği bakımından 3402 sayılı yasanın 25. maddesi uyarınca kadastro mahkemesi görevli olduğundan aynı yasanın 27. maddesi hükmü gözetilerek elatmanın önlenmesine yönelik istek bakımından davanın tefriki suretiyle kadastro mahkemesine devir kararı verilmesi, yıkım isteği bakımından Kadastro mahkemesine devredilen davanın sonucunun beklenmesi ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
Davacı mirasçıların karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, dairenin 24.12.1979 tarih, 1979/14622 Esas, 1979/14909 Karar sayılı bozma kararının Ortadan Kaldırılmasına, mahkemenin 17.05.1979 tarih, 1974/1089 Esas, 1979/130 karar sayılı kararının açıklanan bu nedenlerle, HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Yargılamanın iadesi dilekçesi ile karardan haberdar olunmuştur. Bu tarihten sonra 15 günlük süresi geçmiştir. Karar düzeltme isteminin süreden reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.