Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/9388 E. 2015/9238 K. 22.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9388
KARAR NO : 2015/9238
KARAR TARİHİ : 22.06.2015

MAHKEMESİ : PAZARCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2013
NUMARASI : 2005/938-2013/56

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar Aziz ve Galip vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi . ..’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payı oranında tescil istemlerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı Hasan’ın davalı 447, 823 ve 884 sayılı parsellerdeki paylarını mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile gelini Ayşe’ye satış göstermek sureti ile temlik ettiğini, Ayşe’nin de davalılara devrettiğini beyanla miras payı oranında tapu iptalve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, işlemin gerçek satış olduğunu, murisin satış tarihi olan 1984’te çevreye çok miktarda borcunun bulunduğunu, dava dışı gelini Ayşe’nin babasından borç aldığını, borcunu ödeyemeyince, taşınmazlarının bir kısmını borcuna karşılık Ayşe’ye devrettiğini, Ayşe’nin bu alım satımdan sonra davalı Galip ile evlenip Kanada’ya gittiğini, burada ev alıp kardeşi olan Aziz’e 50.000-Kanada doları borçlanmaları üzerine Ayşe’nin taşınmazları Aziz’e sattığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, Aziz ve Galip payı bakımından davanın kabulüne karar karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; çekişme konusu 447, 823 ve 884 parsel sayılı taşınmazların 1/3’er payı mirasbırakan H.. U.. adına kayıtlı iken 24/04/1984 tarihinde dava dışı Ayşe ’e satış suretiyle temlik edildiği, Ayşe’nin de taşınmazlardaki bu 1/3 payı 4/12 pay olarak kabul edip, 30/10/1986 tarih 1558 yevmiye nolu resmi senetle 1/12 payını B.. U..’ya, 1/12 payını davalı Aziz’e, 2/12 payını davalı Galip’e satış suretiyle devrettiği; mirasbırakan Hasan’ın 01/08/1992 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak kendisinden önce ölen kızı Besey’in kızı olan davacı Şehriban, davalı oğulları Aziz ve Galip, kendisinden önce ölen oğlu Bektaş’ın çocukları dahili davalılar Hasan, Şemsi, Ali, Besey, Demirci, Hanım, Mahmut, Sultan ile dava dışı kızları Fatma, Şemsi ve Sultan’ı bıraktığı anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
./..

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, her ne kadar mahkemece dava kabul edilmişse de hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
TMK 6. ve HMK 190. maddeleri uyarınca herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
Davacı iki tanık ismi bildirmiş, bunlardan Mehmet (Mamo) Sernikli dinlenmiş ise de bu tanığın beyanı ile muvazaa iddiasının kanıtlandığını söyleyebilme olanağı yoktur.Ancak diğer davacı tanığı ve davalı tanıkları dinlenmemiştir.
Hâl böyle olunca, davacının dinlenmeyen tanığı ile davalı tanıklarının yukarıdaki ilkeler uyarınca dinlenmesi, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalılar Aziz ve Galip vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.