Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/8981 E. 2015/9265 K. 22.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8981
KARAR NO : 2015/9265
KARAR TARİHİ : 22.06.2015

MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2011/259-2013/926

Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, tahliye, alacak ve temliken tescil davaları sonunda, yerel mahkemece, el atmanın önlenmesi ve tahliye talepli asıl davanın kabulüne diğer taleplere ilişkin birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar asıl dava davalısı ve birleşen davalar davacıları tarafından yasal süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. . raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.

-KARAR-

Asıl dava haksız elatmanın önlenmesi ve tahliye, birleşen davalar ise sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak ve temliken tescil istemlerine ilişkindir.
Asıl dava davacısı Nuri kayden paydaş olduğu 275 parsel sayılı taşınmazında bulunan 2 katlı evin 1. katının, tüm sözlü uyarılarına ve noter vasıtasıyla gönderdiği ihtarnameye rağmen davalı tarafından haksız olarak kullanıldığını ileri sürerek el atmanın önlenmesi ve tahliyesini, munzam zarar ve ecrimisil talep hakkının ise saklı tutulmasını istemiştir.
Davalı Hilkat çekişme konusu taşınmazı kayınvalidesi Emine’nin haricen satın aldığını zemin kata kaynı Mehmet’in ev inşaa ettiğini, üst katına da kendileri tarafından ev yapılmasına izin verildiğini, 1998 yılından bu yana kendi inşaa ettikleri evde oturduklarını, kaynı Mehmet ile davacının akraba olduklarını ve muvazaalı olarak taşınmazın hükmen devrinin sağlandığını ileri sürerek ve inşaat bedelini isteme konusundaki hakkını saklı tutarak davanın reddini savunmuştur.
Aynı mahkemenin birleştirilen 2011/648 E. sayılı davasının davacıları Hilkat, Burçin ve B.. L.., davalı S.. T..’ın önceki kayıt maliki olduğunu, çekişme konusu taşınmazdaki payını davacıların kayınvalidesi ve babaannesi Emine’ye haricen sattığını, satış esnasında taşınmazın arsa niteliğinde olduğunu daha sonra Emine ve oğlu Mehmet tarafından zemin kata ev inşaa edildiğini 2. katın da kendileri tarafından inşaa edildiğini, bu kez Sabiha’nın taşınmazdaki bu hissesini, kendileri tarafından inşaa edilen ev ile birlikte asıl dava davacısı Nuri’ye satıp hükmen tescil ettirerek sebepsiz zenginleştiğini bu nedenle 9.000 TL’nin davalıdan tahsilini istemişlerdir.
./..

Davalı Sabiha taşınmazdaki hissesini 20 yıl önce dava dışı M.. L..’e haricen sattığını parasını da aldığını, daha sonra M.. L..’in taşınmazı Nuri’ye sattığını Nuri’nin açacağı tescil davasını kabul etmesini istemesi üzerine açılan davayı kabul ederek taşınmazın dava dışı Nuri adına tescilinin sağlandığını, Nuri ile herhangi bir para alışverişinin olmadığını, zira parasını 20 yıl önce zaten aldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Adana 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/813 E. sayılı birleştirilen dava dosyasının davacıları Hilkat, Burçin ve B.. L.., davalılardan Mehmet’in, çekişme konusu taşınmazı, üzerinde kendileri tarafından inşaa edilen ev ile birlikte diğer davalı Nuri’ye (asıl dava davacısı) haricen sattığını bu suretle her iki davalının sebepsiz zenginleştiklerini ileri sürerek, 9.000 TL alacağın tahsilini veya arsanın bedelini ödemek suretiyle taşınmazın kendi adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı Mehmet taşınmazı 1992-1993 tarihlerinde o zamanki kayıt maliki olan S.. T..’dan bedelini taksitlendirmek koşuluyla haricen satın aldığını taşınmaz üzerine ev yaptırdığını, annesi için de bu evin üst katına iki göz oda yaptırdığını davacı Hilkat’ın eşi olan ağabeyinin maddi durmunun kötü olması nedeniyle burada ailesiyle birlikte yaşamasına izin verdiğini, davacının daha sonra taşınmaza ilave olarak salon ve mutfak yaptırdıklarını, 14 yıl boyunca hiçbir bedel ödemeden davacıların bu evde yaşadıklarını, ancak bir süre önce taşınmazı diğer davalı Nuri’ye (asıl dava davacısı) sattığını ve S.. T.. (diğer birleşen dava davalısı) ile Nuri arasında görülen dava ile tescilin hükmen gerçekleştiğini, davalı Nuri ise iyiniyetli olduğunu, davacıların kötüniyetli olduklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, asıl dava yönünden davacı Nuri’nin iddiasını ispatladığı, davalı Hilkat’ın hukuken korunması gereken bir hakkı bulunmadığı ve kullanımının haksız müdahale niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile müdahalenin önlenmesi ve davacının ecrimisil talep hakkının saklı tutulmasına, birleşen davalar bakımından dava konusu binaların bedeline ilişkin talebin, yanlar arasındaki satışlar ve devirler nedeni ile yerinde bulunmadığı, iddiaların yazılı belge ve delille ıspatlanamadığı, iddiaya konu taleplerin niteliği ve tarihleri itibarı ile sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu ve bir yıllık zamanaşımına tabi olup uzun yıllar sonra dava konusu yapılmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; el atmanın önlenmesi ve tahliye talepli asıl dava bakımından davacı Nuri’nin kayıt maliki olması, davalı Hilkat’ın taşınmazı kullanımının haklı ve hukuken geçerli bir sebebe dayandığının ispatlanamaması karşısında mahkemece asıl davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı Hilkat’ın bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiye hükmün ONANMASINA,
Davalı, birleşen davada davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere 6098 sayılı TBK’nun 82/1 maddesinde sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkının, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 161. maddesine göre ise zamanaşımı ileri sürülmedikçe hakimin bunu kendiliğinden gözönüne alamayacağı açıktır.
Öte yandan zamanaşımı “def’i” niteliğinde bir savunma aracı olup davaya yapılacak olan ilk itirazların tabi olduğu usul ve süreye tabidir ve taraflarca ileri sürülmediği takdirde mahkemece kendiliğinden gözetilemediği gibi eğer taraflarca ileri sürülmüşse öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken unsurlardandır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden birleştirilen davaların dava dilekçelerinin davalılara usulüne uygun olarak tebliğinden sonra davalılarca verilen cevap dilekçelerinde zamanaşımı def’inin ileri sürülmediği, sadece birleştirilen dava davalısı Nuri vekilince bilirkişi raporuna itiraz aşamasında zamanaşımı def’inin ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır.
../…

Ne var ki mahkemece birleştirilen davalardaki sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak istemlerine ilişkin olarak, yukarıda zikredilen kanun hükmü yanında birleştirilen dava davalıları tarafından süresinde ve usulüne uygun olarak ileri sürülmüş bir zamanaşımı def’inin de bulunmadığı gözardı edilerek birleştirilen davaların zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Hâl böyle olunca, mahkemece zamanaşımı süresinin dolduğuna ilişkin olarak yanlış değerlendirmede bulunulması, birleştirilen dava davalılarının süresinde ve usulüne uygun zamanaşımı def’inde de bulunmamış olmaları gözardı edilerek, birleştirilen davaların esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken birleştirilen davaların zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir.
Birleştirilen davalar davacıları Hilkat, Burçin ve Başak’ın temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.