YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8937
KARAR NO : 2015/4670
KARAR TARİHİ : 02.04.2015
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2012/280-2013/572
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, ortak mirasbırakan H. A.’ın kayden maliki olduğu .. ada.. parseldeki, 12 numaralı bağımsız bölümü, oğlu Nural’ın baldızı olan davalı Şenay’a satış suretiyle temlik ettiğini, onun tarafından da davalı Nural’a, daha sonra davalı Mustafa’ya devredildiğini, işlemlerin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu iptali ve miras payı oranında tescile, olmadığı takdirde taşınmazın murisin ölüm tarihindeki değerinden payına isabet eden bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Nural, çekişme konusu taşınmazın gerçek satış işlemleri ile satıldığını, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, davacının muris ölmeden 6 yıl önce onu terk ettiğini belirterek davanın reddini savunmuş; davalı Şenay ve Mustafa ise, davaya yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan H. A.’ın 23.10.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak 27.12.1993 tarihinde evlendiği eşi davacı Güngör ile önceki eşi Kadriye’den olma evlatları (davalı) Nural ile Mustafa’nın mirasçı olarak kaldıkları,.. ada .. parseldeki 12 ve 13 numaralı bağımsız bölümler murise ait iken, 14.11.2006 tarihinde toplam 28.000,00-TL bedelle davalı Şenay’a satış yoluyla temlik edildiği, 08/05/2009 tarihinde ise davalı Şenay tarafından 13 numaralı bağımsız bölümün 16.000,00-TL bedelle dava dışı mirasçı Mustafa’ya; 12 numaralı bağımsız bölümün 16.000,00-TL bedelle davalı Nural’a devredildiği, davalı Nural tarafından da, 27.10.2010 tarihinde 25.000,00-TL bedelle davalı M.. Ö..’e aktarıldığı ve aynı işlemle Y. k. Bankası lehine ipotek tesis edildiği, davalı Şenay’ın davalı Nural’ın baldızı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mirasbırakan Hasan’ın temlik tarihinde 73 yaşında ve emekli maaşı olan biri olup, satış ihtiyacının bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu, davacının murisin ikinci eşi, davalının ise önceki eşinden olma oğlu oldukları mirasbırakanın adına kayıtlı 12 ve 13 numaralı bağımsız bölümleri çocuklarına vermesi üzerine davacının murisi terk ettiği ve ölene kadar biraraya gelmedikleri, akitte gösterilen bedelin dahi murise ödendiği iddiasının kanıtlanamadığı, davalı Şenay’ın emanetçi olduğu, ancak son malik M.. Ö..’in kötü niyetli olduğunun davacı tarafça kanıtlanamadığı görülmektedir.
Yukarıda açıklanan olgulara göre, muris ile davalılar Şenay ve Nural arasındaki temlik işlemlerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; kayıt maliki davalı Mustafa’nın kötü niyeti kanıtlanamadığından tapu iptal ve tescil davasının reddine, tazminat isteği bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.