Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/7912 E. 2015/9478 K. 25.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7912
KARAR NO : 2015/9478
KARAR TARİHİ : 25.06.2015

MAHKEMESİ : BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2014
NUMARASI : 2013/663-2014/42

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve karşı temyiz yolu ile davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi . .. ‘ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, inançlı işlem ve yolsuz tescil hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, kayden maliki olduğu 1840 ada 3 ve 10 parsel sayılı taşınmazları şirketin aktiflerini azaltmak amacıyla şifahi anlaşma ile davalı şirkete 08.06.2004 tarihinde satış suretiyle temlik ettiğini, tapuda 300.000 TL bedel gösterilmiş ise de, gerçekte anlaşma gereği taşınmazların 8 yıl süre ile davalı şirketin kullanımında kalıp karşılığında aylık 3.000 TL olmak üzere toplam 288.000 TL nin ödenmesinden sonra 12.000 TL nin 08.06.2012 tarihi itibarı ile ödenmesini müteakip devri yapılan taşınmazların davalı şirket tarafından inançlı işlemin tarafı olan kendilerine iade edilmesi gerektiğini, ancak davalı tarafın bunu kabul etmediğini, dava dışı alacaklıların tasarrufun iptali isteğiyle açtıkları davaların Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/549 esas, 2009/213 karar sayılı ve Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/264-220 E. K. sayılı kararları ile kabulle sonuçlanıp kararların kesinleştiğini, böylece taraflar arasındaki işlemin alacaklıları zarara uğratmak için yapıldığının, gerçek satış olmadığının belirlendiğini, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek 1840 ada 3 ve 10 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile şirket adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazları rızai ve cebri satış suretiyle satın aldığını, cebri satışa dair ihalenin feshi isteklerinin reddedilerek ihalenin kesinleştiğini, maddi anlamda kesin hüküm olup, davacının hukuki yararı olmadığını, davanın zaman aşımına uğradığını, taraflar arasında inançlı işlem olmayıp, iddiaların asılsız bulunduğunu, davacının dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

./.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların 08.06.2004 tarihinde davalıya satışına dair tasarrufun dava dışı alacaklıların açtığı davalar sonucunda iptaline karar verilip, anılan kararların kesinleştiği, davacının iptalini talep ettiği 08.06.2004 tarihli satış işleminin yukarıda anılan mahkeme kararları ile zaten iptal edilmiş olduğu gibi, TMK. nin 2. maddesi hükmü gereğince herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, TMK. nin 2. maddesi ile HMK. Nin 114/1-h. maddesi hükümleri göz önüne alındığında davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 1840 ada 3 ve 10 parsel sayılı taşınmazları 08.06.2004 tarihli akitle satış suretiyle davalı şirkete temlik ettiği, ardından Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2001/13870 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibi sonucunda davacı şirketin dava dışı Üçal Dön. Kağıt San. Ve Tic. A.Ş. ye borcundan dolayı aynı taşınmazların 24.12.2004 tarihinde davalı şirkete ihale edilmesi ve ihalenin de kesinleşmesi sonucunda 26.01.2005 tarihinde davalı adına cebri satış suretiyle tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan; dava konusu taşınmazların cebri ihalesinin feshi için davacının açtığı davanın Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 17.06.2008 tarih, 2005/119 (yeni 2010/301)esas, 470 sayılı kararı ile süre yönünden reddine karar verildiği, kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği, aynı şekilde Bursa 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 25/04/2006 tarih, 2005/346 esas, 2006/250 karar sayılı kararı ile aynı yöndeki davacı talebinin derdest dava olduğundan reddine karar verildiği görülmektedir.
Diğer taraftan, davacı şirketin alacaklılarından olan dava dışı Maliye Hazinesinin ve Orhan dava konusu taşınmazların davalı şirkete 08.06.2004 tarihindeki ilk satışının alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürülerek tasarrufun iptali istekli açtığı davaların Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.05.2009 tarih, 2006/549 esas, 2009/213 Karar sayılı ve Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/264 esas, 2011/220 karar sayıları ile kabulüne karar verildiği ve anılan kararların derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca, aynı mahkemenin 2013/534 esas, 2014/200 karar sayılı dosyasında ise aynı taşınmazların bu kez 24.12.2004 tarihinde yapılan ihale sonucunda davalı adına tesciline ilişkin kaydın iptalinin talep edildiği görülmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki; tapu kaydındaki tescilin geçerli bir hukuki sebebinin bulunması gerektiğinde kuşku yoktur. Ayrıca, tapu kaydının iptal ve tescilini isteme hakkı kural olarak kayıt maliki ve onun mirasçılarına ait olup, böyle bir davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunması gerektiği de açıktır.
Bilindiği üzere; davacının dava hakkına sahip olması dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka davacının dava açmakta hukuki yararının da bulunması gereklidir. Yani dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır.
Usul hukukunda hukuki yarar mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının olması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakla hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, haklarını elde edebilmesi içir mahkeme kararına ihtiyaç bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır. Öte yandan bu yararın ” hukuki ve meşru”, ” doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması zorunludur.Nitekim 6100 sayılı HMK’nun 114. maddesinin “4” fıkrası ile hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiştir.

Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında; davacı şirketin dava konusu taşınmazların önceki maliki olduğu, anılan taşınmazların davacı şirket tarafından davalıya satış suretiyle temlikine dair 08.06.2004 tarihli tasarrufun içeriği yukarıda açıklanan kesinleşen mahkeme kararlarıyla iptaline karar verildiği, davacının önceki mülkiyet hakkı sahibi olarak anılan taşınmazların davalı adına tescilinin inanç anlaşması sonucu yapıldığını ve yolsuz olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmakta hukuki yararı olduğu açıktır.
Hal böyle olunca; işin esasına girilerek inanç sözleşmesi ve yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan taraf delilleri ve aynı taraflar arasında aynı taşınmazlara ilişkin açılan Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/534 esas, 2014/200 karar sayılı dava dosyasının birlikte değerlendirilmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.