Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/7217 E. 2015/8010 K. 01.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7217
KARAR NO : 2015/8010
KARAR TARİHİ : 01.06.2015

MAHKEMESİ : HATAY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2013
NUMARASI : 2011/1-2013/667

Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davalılar denkleştirme savunmasında bulunmuşlar, mahkemece temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesi ile 3193 parsel sayılı taşınmaz dışındaki taşınmazlar için davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden 263 parselin 1/3 payı mirasbırakan Rıdvan adına kayıtlı iken 21/03/1957 tarihinde 3/12 payını uhdesinde bırakıp, 1/12 payını ikinci eşi Selma’ya satış suretiyle devrettiği, 1/3 payın 17/11/1965 tarihinde muris tarafından dava dışı M.. K..’tan satın alındığı, kalan 1/3 payın da Selma tarafından dava dışı K..D..’dan satın alındığı, taşınmazın 7/12 payı Rıdvan, 4/12 payı Selma, 1/12 payı murisin ilk eşi Hamide adına kayıtlı iken, 04/09/2000 yılında ifraz gördüğü, ifrazen oluşan 3184,3185,3186 parsel sayılı taşınmazlar ile 3187 parsel sayılı taşınmazın 1170/2400 payının Selma adına, 3183,3188,3189,3191,3192,3193,3194,3195 ve 3187 parsel sayılı taşınmazın Rıdvan adına, 3190 parsel sayılı taşınmazın ise Hamide adına tescil edildiği; 05/09/2000 tarihinde 3184 ve 3185 parsellerin 1/4’er payla davalılar İbrahim, Mithat, Mehmet ve Cemil’e, 3186 parselin davalı Mediha’ya, 3187 parselin mirasbırakanın gelini olan davalı Gül’e, 3183 parselin İbrahim, 3188 parselin Mithat, 3189 parselin Cemil, 3192 parselin Yüksel, 3193 parselin Yusuf, 3194 parselin Yılmaz, 3195 parselin Mehmet’e satış suretiyle devredildiği, 3191 parselin ise 29/05/2001 tarihinde mirasbırakan Rıdvan tarafından ½ payını üzerinde bırakarak ½ payını dava dışı C.. A..’ya sattığı, üzerinde bıraktığı ½ payını 19/04/2002 tarihinde gelini olan davalı Fatma’ya yine satış suretiyle devrettiği,
.Cemil üzerinde kalan ½ payın da 19/03/2004 tarihinde Fatma tarafından satın alındığı; mirasbırakan Rıdvan’ın 01/10/2007 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ikinci eşi Selma, ilk eşi Hamide’den olma çocukları davacı Ali ve dava dışı Süleyman, Saniye, Bedia ile kendisinden önce ölen kızı Cemile’nin mirasçıları olan eş Hasan ve çocukları Feride, Sunay, Sema,Serdar’ın, ikinci eşi Selma’dan olan çocukları davalılar İbrahim, Mehmet, Yusuf, Mithat, Mediha, Cemil, Yılmaz, Yüksel ve dava dışı Yaşar’ın kaldığı anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Somut olaya gelince, her ne kadar lehlerine temlik yapılan davalı gelinler Fatma ve Gül’ün eşleri sağ olup, henüz murisin mirasçıları olmadıklarından ve denkleştirme ancak mirasçılar arasında geçerli olabileceğinden Fatma ve Gül’ün denkleştirme savunmasına itibar edilmemişse de diğer davalıların denkleştirme savunması üzerinde yeterince durulmuş değildir.
Hâl böyle olunca, daha önce dinlenen tanıklar tekrar çağrılarak, yukarıdaki ilkeler uyarınca bilgilerine başvurulması, mirasbırakanın tüm mirasçıları kapsar biçimde mallarını paylaştırıp paylaştırmadığının bir başka ifade ile davacı ve dava dışı mirasçılarına da bir taşınmaz , para vs. verip vermediğinin, çekişmeli taşınmazlardan 3187 ve 3191 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakanın oğullarına teb’an gelinlerine temlik edilip edilmediğinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, murisin halen üzerinde kayıtlı taşınmazının olup olmadığının belirlenmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.