Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/6283 E. 2015/8356 K. 04.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6283
KARAR NO : 2015/8356
KARAR TARİHİ : 04.06.2015

MAHKEMESİ : AKSARAY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2010/446-2013/1060

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, kimlik bilgileri kullanılarak dava dışı 3. kişiler tarafından düzenlenen sahte nüfus cüzdanı ile A.. N..nce 11.6.2010 tarih, 8038 sayılı vekaletnamenin tanzim edildiğini, maliki olduğu ….. ada 7 parsel sayılı taşınmazın, yurt dışında bulunduğu sırada vekil olan M..Ç.. tarafından bu vekaletname kullanılarak dava dışı M..Ç..’a, onun tarafından da kısa bir süre sonra davalıya satış yolu ile devredildiğini, işlemlerin geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
İhbar olunan Tapu Müdürlüğü, davanın reddini savunmuş; davaya müdahil olmak istemiştir.
Davalı, sicil kayıtlarına güvenerek taşınmazı bedeli mukabilinde satın aldığını, iyi niyetli olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının taşınmazı iyi niyetle edindiği, aksi durumun davacı tarafça kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu ….. ada 7 parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı iken, davacı adına düzenlenen sahte nüfus cüzdanı kullanılarak A.. N..nce düzenlenen 11.6.2010 tarih, 8038 yevmiyeli vekaletnamenin tanzim edildiği, bu vekaletname kullanılarak vekil M..Ç.. tarafından 11.6.2010 tarihli akitle 10.000,00-TL bedelle M..Ç..’a satış suretiyle temlik edildiği, M..Ç.. tarafından da 23.6.2010 tarihinde 10.000,00-TL bedelle davalı İ.. A..’a devredildiği, Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/57 E-2013/311 K sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda tapu müdürlüğü görevlileri bakımından görevi ihmal suçundan; (davacının kardeşi Serap’ın arkadaşı olan) sanık H..A..’nin, sanık Serap ile iştirak halinde müşteki İlhan’a ait kimlik bilgilerini kullanarak sahte nüfus cüzdanı çıkartıp vekaletname düzenlettikleri ve …. ada 7 parsel sayılı taşınmazın hileli yollarla devrine sebep oldukları gerekçesiyle resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına; sanık Serap yönünden dosyanın tefrik edilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Gerçekten; ilk el Musa’ya yapılan temlikin sahte belge ile gerçekleştirilmiş olması karşısında Musa’nın kazanımının korunmayacağı kuşkusuzdur. İkinci el konumundaki İsmail’in ise iyi niyetli olması halinde ediniminin korunması gerektiği tartışmasızdır.
Ne var ki, mahkemece son kayıt malikinin iyi niyetli olup olmadığı konusunda hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir.
Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise, bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK’nin 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
Tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, “kötü niyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olaya gelince; dava dışı Musa taşınmazı 11.6.2010 tarihinde edinmiş, 12 gün sonra 23.6.2010 tarihinde son kayıt maliki İsmail’e temlik etmiştir. Akitte gösterilen bedel 10.000,00-Tl olup İsmail 66.000 euro ödediğini savunmuştur. Dosyadaki diğer delillerden, Musa ve Mustafa’nın kardeş olup, emlakçılık yaptıkları, davalı İsmail’in ise Hollanda’da yaşadığı, mahkemece yapılan keşifte dava konusu taşınmazın satış tarihindeki değerinin 132.120,00-TL olduğunun tespit edildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, son kayıt maliki İsmail’in iyi niyetli olup olmadığının yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılması, bu konuda tarafların bildirecekleri delillerin toplanması, ceza mahkemesi dosyasının getirtilip değerlendirilmesi, toplanan ve toplanacak deliller uyarınca varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken iyi niyet konusunda hükme yeterli araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.