Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2014/6271 E. 2015/8358 K. 04.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6271
KARAR NO : 2015/8358
KARAR TARİHİ : 04.06.2015

MAHKEMESİ : TRABZON 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/12/2013
NUMARASI : 2011/337-2013/681

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları M..L..’in paydaşı olduğu …ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 89666/…. payını gelini olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu iptali ve miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, eşi Zeki’nin muris Mehmet’ten önce öldüğünü, eşinin sağlığında Almanya’da çalışıp kazandığı paraları murise verdiğini, murisin de bu paralarla yatırımlar yaptığını, bu nedenle oğluna karşı minnet duyan murisin mirasçısı olmayacağını bildiği için tarafına dava konusu yeri devrettiğini, mal kaçırma amacı olmadığını ve geride pek çok mal varlığı bıraktığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan M..L..’in 7.10.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacılar Emine, Ali, Fikri ve Nurettin, 7.12.2004 tarihinde ölen oğlu Zeki’den olma torunları ve 6.2.2001 tarihinde ölen oğlu Osman’dan olma torunlarının mirasçı olarak kaldıkları, murisin dava konusu … ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 179332/….. payını eşit paylarla 12.8.2005 tarihinde gelinleri olan davalı Zehra ile dava dışı Sevil’e satış suretiyle devrettiği, lehine temlik yapılan bu gelinlerin eşlerinin muristen önce öldükleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; dinlenen davalı tanıkları davalının eşi olan Zeki’nin Almanya’da çalışırken kazandığı paraları murise gönderdiğini, murisin de bundan dolayı kendisine minnet duyduğunu ve hakkını vermek istediğini söylediğini ifade etmişlerdir. Davalının savunması da tanık beyanları ile doğrulanmaktadır. Bu durumda temlikin ivazsız, başka deyişle mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu söylenemez.
Diğer taraftan, muris adına kayıtlı pek çok taşınmaz bulunduğu, davacı tanık beyanları ile de davacılardan neden mal kaçırıldığı iddiasının kanıtlanamadığı, davacı tanığı Sevil, temlikin bedelsiz olduğunu beyan etmiş ise de, dava konusu aynı akitle muristen pay satın aldığı, dava açılmadan kısa bir süre önce temlik aldığı payın yarısını davacılar Ali, Fikri ve Nurettin’e devrettiği, dava açıldıktan sonra da davacı Emine tarafından Sevil’in oğlu olan B..Y..’a ve diğer davacılara taşınmazlar devredildiği görülmektedir. Ayrıca, akitte gösterilen bedel ile gerçek bedel arasında fark var ise de, bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı da açıktır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.